Yahudi tarihi yaklaşık dört bin yılı ve dünyanın her bir yanına dağılmış yüzlerce değişik topluluğu kapsar.

Yahudi tarihi ile ilgili tek tarihsel kayıt, kendilerine ait Kutsal Kitap'tır. Kültürlerini bu kitap doğrultusunda inşâ etmişlerdir.

Sırası ile; Babiller, Büyük İskender ve Romalılar tarafından sürgüne gönderilen ve dünyanın her yerine yayılan Yahudiler, İspanya'da da kırıma uğradılar ve Osmanlı topraklarına sığındılar. En son Nazi Almanya'sında soykırıma tabi tutuldular.

Asırlardır hedefleri, uğradıkları bozgunlardan ötürü dünyanın dört bir yanına sürgün olan tüm Yahudiler'i buraya toplayıp, önce "Büyük İsrail" sonra "Dünya Hâkimiyeti İdealini" gerçekleştirmektir. Dağılan Yahudileri buraya toplamak ve bu ideale ortak etmek için sürekli sahte Mesihler ileri sürüp ikna faaliyetleri gerçekleştirmişlerdir.

Sahte Mesihlerle başlayan bu hareket, 20. Yüzyılın başlarında Theodor Herlz öncülüğünde artık "Siyonizm" adı verilen siyasi bir kimliğe bürünmüştür.

Tarih boyunca sürekli ezilen, hor görülen, öldürülen Yahudiler, şimdi gücü ellerine geçirince kendileri zalim oldular!

Yüzyıllarca uğradıkları haksızlıkların acısını zavallı, güçsüz ve çaresiz Filistin halkından çıkartıyorlar!

Fıkra bu ya;

Küçük Abraham yedi yaşında yahudi imam hatip okul muadili ilkokula gitmeye başlamış.

Birinci haftanın sonunda yani cuma günü saat 12'de okul hafta sonu tatiline girince eve dönmüş.

Annesi sormuş:

- Abraham; anlat bakalım bu hafta okulda ne öğrendiniz?

- Dinle anne, bu hafta Musa peygamberi öğrendik, demiş küçük Abraham.

- Peki anlatabilir misin?

- Musa peygamber bir Mossad ajanıydı. Gördüğü eğitim sayesinde Mısır firavununun sarayına kimseye çaktırmadan girdi. Esir alınmış yahudileri Kızıl Denizin kenarına kadar kaçırmayı başardı.

Denizi geçmek için bütün yahudilere emir vererek yüzen köprüler kurdurdu ve yahudiler Kızıl Denizin doğusuna geçmeye başladılar. Tam geçerlerken general Firavun bunları orduları ve zırhlı birlikleri ile takip etmeye başladı. Musa peygamber cep telefonunu kullanıp Mossad'a haber verdi. Mossad, İsrail hava kuvvetlerine bildirince hemen F-16'larla ve Fantom uçakları ile köprüye varan Mısır ordusunu ve tankları bombalamaya başladılar. Köprünün yarısına kadar gelmiş Mısır ordusu ve general Firavun denize düşerek boğuldular ve yahudiler selametle karşı sahile geçtiler.

Annesi dehşetler içinde sorar.

- Abraham, haham hocan cidden, gerçekten böyle mi anlattı?

- Anne tam olarak böyle anlatmadı ama herifin tam olarak anlattığı şekilde sana anlatsam hepten inanmayacaksın!..

Mizah olsada, yahudilerin şuur altını ve rüyalarını anlatan bir fıkra olması açısından önemlidir.

Hıristiyan dünyası katliamlara karşı vurdumduymaz bir tavır içinde ve Kudüs'le ilgili tavır koymadıkları gibi bir gün savaş oklarının kendilerine döneceğini bile bile sessizce oturup, gelişmeleri seyrediyorlar...

Peki, İslâm dünyası ne yapıyor?

İslâm ülkelerinin, işgalci İsrail'in Kudüs ve Gazze'de masum Müslümanları alçakça katletmelerine bir şey yaptıkları söylenemez! Ortaya konulan tepkiler, meydanlarda atılan nutuklar, ikiyüzlülüğe dönüşmüş durumda... Güya protesto ediyorlar ama İsrail ile ilişkilerini de uyum içinde devam ettiriyorlar.

İbn Haldûn'un ifadesi ile "Kalpleri müteferrik olanların akılları birleştirilemez..." Yani anlamdaş olamayan bireyler dil-daş olsalar bile bir "millet" olamazlar; ancak çıkar-daş olabilirler. Çünkü; millet, aynı dili konuşan değil, aynı hâli paylaşan kişilerden oluşan insan topluluğudur...

Arapların ellerinde petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları olsa da aynı dili konuşsalar da millet değiller, candaş değiller, bunlar paraya yandaştırlar.

Birinci Dünya Savaşı'nda Lavrence'ın yalanıyla dindaşları olan Türklerin midesinde sakladıkları altını almak için çoğunu katlettiler.

Bugün tarihteki ihanetlerinin bedelini ödüyorlar.

Biz ne yapıyoruz?

Bir süredir, bizimde kalplerimizin birlik olduğu söylenemez.

Ülkede insanlarımızın kalpleri, düşünceleri aynı değil, ikiye ayrılmış bir vaziyette siyah ve beyaz kadar aşikâr!

Bu konuda da öyle...

Biz müslümanların iki tane önemli merkezi vardır. Birincisi Kudüs, bir diğeri Mekke...

Duygusal davranarak Filistinlilere öfkemizi kusabiliriz, bunda da haklıyız. Ancak; Biz Türkler emperyal hiçbir bir devlet kurmadık. Bizler, hep cihan şümul devletler kurduk. Olayları bu eksen etrafında da değerlendirmek zorunluluğumuz var. Yarın Mekke'ye bir saldırı olursa tavrımız ne olacak ise Kudüs için de aynı olmalıdır.

Kaldı ki Arz-ı Mev'ud'u gerçekleştirmek isteyen israil ve siyonizm, Doğu Akdeniz'de ve Ortadoğu'da Türkiye için en büyük tehdittir.

Varolasınız, devletle yaşayasınız...