Aylardır Türkiye, seçim tantanasıyla çalkalanıyor...

Varsa, yoksa seçim...

Yediden yetmişe, seçimle yatıp, seçimle kalkıyoruz...

Sanki Türkiye’nin tek meselesi bu...

Dersiniz ki, Türkiye güllük-gülistanlık...

Gözlerimiz mi kör, yoksa kandırılıyor muyuz?..

Bir düşünün bakalım...

Bu ülkede açlık var mı?..

Var...

Yoksulluk var mı?..

Hem de milyonlarca insan inim inim inliyor...

Hırsızlık, vurgun, talan, yalan almış başını gidiyor...

Partizanlık kol geziyor...

Peki elektrik, su, hele de şu kış günü çalışanın belini büken doğal gaz faturasını ödeyebiliyor muyuz?..

Ödeyen babayiğitin eli öpülmeli...

Kredi kartları ile geçineceksiniz...

Borç-harç yaşama alışacaksınız...

Koca koca işyerleri iflas edecek...

İşsizlik almış başını gidecek...

Tecavüzler artacak...

Kadına şiddet dur durak bilmeyecek...

Evlilikler azalacak, boşanmalar artacak...

Çiftçi bitmiş...

Tarım bitmiş....

Hayvancılık bitmiş...

Mazot, benzin almış başını gitmiş...

Ülke, fakirin yiyeceği soğana, patatese bile muhtaç olmuş...

Döviz dersen keza yine öyle...

Para babaları, parasıyla para kazanmış...

Geleceğiniz her geçen gün kararmış...

Siyaset camilere, okullara, kışlalara girmiş...

Dış politika desen iflas etmiş...

Bağımsızlık tartışılır hale gelmiş...

Öyle elin kolun bağlanmış ki;

Emir gelecek ‘Büyük Abi’den...

‘Yap’ denilecek...

Yapılacak...

‘At’ denilecek...

Atılacak...

Bakın eeeyyyyy millet...

Uyut ve kazan taktiği iyi işliyor benim ülkemde...

Ama sizin gündeminiz sakın bu olan, bitenler olmasın...

Düşünmeyin Türkiye’nin uçurumun kenarında olduğunu...

Siz siz olun sakın “Açım, yoksulum” demeyin...

Aç da olsanız, açıkta da kalsanız, soğuktan da ölseniz...

Borç batağına da batsanız...

Açlıktan nefesiniz de koksa...

Kuyruğunuz dik gezin...

Siz seçimle meşgul olun...

Birileri saman altından su yürütsün...

Karaltma harekatı demeyin...

Sindirme operasyonu demeyin...

Kendinizi heba ettiniz abuk-sabuk gündemlerle...

Çocuklarınızın da geleceğini karartın...

Onları da alet edin seçim tantanasına!..

Siyasiler çıksın meydanlara, hamasi nutuklar atsınlar...

Birbirlerinin ne namussuzluklarını, ne hırsızlıklarını, ne şerefsizliklerini bıraksınlar, ağızlarına gelen her şeyi söylesinler...

Biriniz illet olun, diğeriniz zillet!..

Ammmaaaa!..

Siz, kuru soğana bile muhtaç olan siz;

Boşverin açlığı, susuzluğu, hayat pahalılığını...

Benzin, mazot, soğan, patates neyinize gerek...

Gidin meydanlara avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayın...

Gırtlağınız yırtılıncaya kadar bağırın siyasilere; “Çok yaşa, varol” diye...

Geçmişte yaptınız nasıl olsa...

Hocaefendi diye el etek öptüğünüz kefereyi kimse unutmadı...

Yine yapın...

O cemaat olmazsa kendinize bulun bir başka cemaat...

Allah’ın dinini değil, kendi uydurduğunuz dini yaşayın...

Din tacirleri ortalığa dökülmüş nasıl olsa!..

Elde Kur’an, dilde yalan...

Size de şakşakçılık düşer...

Gidin şakşaklayın!..

Yok yok, siz en iyisi “UYDUM İMAMA” deyin veee...

Gece gündüz demeden, sabahlara kadar seçimi tartışın seçimi!..

Eveeet değerli dostlar;

Bütün bu anlattıklarımdan ders alınır mı?..

Bilmem...

Hayırlı günler diler, vatandaş Halis Güler...

Selamlar, sevgiler...