Suç kime karşı işlenmişse af yetkisi de onun olmalıdır.

Trafikte tartıştığı adamı silahını çekip vuranı, gürültü yaptı diye komşusunun ocağını söndüreni, miras yüzünden akrabalarını kurşunlayanı, hırsızlık için girdiği evde kendisine direnen ev sahibinin boğazını keseni siyasi rant elde etmek isteyen politikacılar değil, geride kalan dul eşler, yetim çocuklar, yaşlı ana-babalar bakalım affedecek mi?

Her af, yeni mağduriyetler doğurur... Hep öyle oldu...

Devlet sadece kendisine karşı suç işleyenleri affedebilir!

Alaattin Çakıcı mevzusu.. Alaattin Çakıcı suçlu değil ki af kapsamına alınsın!

Aslında bu af konusunun Alaattin Çakıcı ile de bir ilgisi yok. Milliyetçi kesimi belli bir "ittifaka" konsolide edebilmek için Çakıcı ismi zikredildi.
İşin aslı; cezaevlerinde yer kalmadı. Hükmü kesinleşmiş, cezaevine girecek 100 bine yakın insan var. Cezaevleri tıka basa dolu olduğu için içeri alamıyorlar.

Cezaevlerini 'af'la boşaltmak yerine, yargı sistemini daha adil hükümler verebilecek bir yapıya kavuşturmak, topluma verilebilecek en güzel hediye olur.

Bu ülke 'Rahşan' affını ve sonuçlarını çok yakın bir zamanda yaşadı. Topluma aynı travmayı yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yok. Suçlu cezasını çekecek ama adil ve titiz bir yargılama sürecininin sonunda...

PKK'lı militanlara ve tecavüzcüye af olmayacağı söylendi...

Peki... Annesiyle yaşadığı ilişkiyi gören beş yaşındaki çocuğu kimseye söylemesin diye hunharca öldüren servis şoförü de affedilecek mi? Neticede terör suçu değil, tecavüz değil!

Başbakan Binali Yıldırım "Gündemimizde yok" dedi. Erken seçim için de aynısını söylemişti...