CiddiGazete- AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, elektrik ve doğalgaz faturalarına ilişkin, "Bu zam maalesef 1 Ocak itibariyle vatandaşımıza yansıdı, ağır bir fatura oldu, bunun farkındayız ama zorunlu, kaçınılmaz bir durumdu. İnşallah bir kaç ay içinde enflasyon geriye doğru gidecek vatandaşın alım gücü daha iyi bir noktaya gelecek. Bazı mallarda KDV’nin düşürülmesi konusunda çalışma var. Her şeyin farkındayız, nerede ne eksik var biliyoruz, önümüzde bir seçim var. Siyaseti bilen tecrübeli bir kadroyuz. Sanki ekonomideki bu gelişmeleri, muhalefet görüyor da biz görmüyoruz algısı çok haksız bir algıdır" dedi.

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Dünya Gazetesi'nden Maruf Buzcugil ve Canan Sakarya'nın sorularını cevapladı. Kurtulmuş'a sorulan sorular ve cevapları şöyle:

- Globalleşmenin ardından tek kutuplu dünya düzeni değişmeye başladı. Dünya ve Türkiye’yi ekonomi ve siyasette nasıl bir atmosfer içerisinde görüyorsunuz?

Çok farklı faktörün eş zamanlı olarak hem ülkemizi hem bölgeyi hem de bütün dünyayı etkilediği bir dönemden geçiyoruz. Bölgesel güç mücadelelerinin kesişim noktasında Türkiye var. Ukrayna- Rusya krizinde bir çatışma olması halinde en çok etkilenecek ülke Türkiye’dir. Ortadoğu'da vekalet savaşlarının en büyük zarar verdiği ülke Türkiye'dir, DEAŞ'ından PKK’sına kadar terör örgütlerinin birinci derece zarar verdiği ülkelerden biri Türkiye’dir. Kafk aslar’da, Balkanlar’da aynı şekilde ön Asya'da gerilimler ve çatışmalar Türkiye’yi çok ciddi şekilde etkiliyor. Kazakistan’daki son gelişmeler bir şekilde dizginlenmiş görünüyor, bizim son dönemde ilişkilerimizin çok iyi olduğu Orta Asya cumhuriyetlerinde ortaya çıkacak bir istikrarsızlaştırma, Orta Asya’nın Ortadoğulaştırılması maalesef ağır bir şekilde bu ülkelere zarar verecektir. Aynı şekilde Doğu Akdeniz bir başka gerilim alanı. Ben, Türkiye'nin bu zorlu coğrafyada hakkını hukukunu koruyacak politikaları izlemekte olduğunu ve bunu izlemeye de mecbur olduğu kanaatindeyim.

UKRAYNA KRİZİ

- Yeni dünya düzeninin ilk işaretini alacağımız yer Ukrayna meselesi olacak gibi görünüyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?

Aslında Ukrayna meselesi de Güney Kafkaslar meselesi de Kazakistan’daki gelişmeler de Doğu Akdeniz’deki gelişmeler de hepsi yeni küresel denklemin, bir denge arayışının sonucu. Büyük bir denklem var, bu denklem içinde artık çok sayıda değişken var, ve ne yazık ki bir dengeye oturmamıştır, uzunca bir süre de dengeye oturacak gibi görünmüyor. Suriye, Irak’ın bölünmesi, Yemen çatışması ya da Libya’daki gerilimler gibi.

Ukrayna krizi, Kırım'ın ilhakı ile başlayan bir süreçtir. Rusya tekrar önemli bir aktör olarak dünya siyasetine girdiğini ve Kırım’ı ilhak süreci ile birlikte dünyaya göstermiştir. O zaman Avrupa kıtasından herhangi bir ortak tavır gelmemiş, NATO da şu anda gösterdiği tavrı gösterememiştir. Öyle olunca Ruslar milli menfaatleri açısından ileri bir adım daha attılar ve kriz tırmanıyor. Fakat bu sefer NATO biraz daha safl arı sıklaştırmış gibi görünüyor. Sonunda bir uzlaşma sağlanacağına inanıyorum. Bu uzlaşmayı sağlayacak en önemli aktör olarak Türkiye, siyasi lider olarak Sayın Cumhurbaşkanımız görünüyor.

DÜNYA EKONOMİSİ

- Dünya ekonomisinde de COVID-19'un hızlandırdığı bir dönüşüm var. Fed'in sıkılaştırma kararından sonra ABD'nin yeniden Fed aracılığı ile bir etki alanı yaratmaya çalıştığı şeklinde bir algı var. Siz dünya ekonomisini nasıl görüyorsunuz?

Fed’in çok yüksek bir faiz artışına gitmeyeceği, belki 25 baz puan bir yükselme olacağı şeklinde tahminler, raporlar ortaya çıkıyor. Fed’in alacağı sıkılaştırma kararının şüphesiz etkileri önemli olacak ama daha önemlisi dünya ekonomisinde çok önemli değişiklikler oluyor. Bir kere yüksek teknolojilerin önemli olduğu, dünya ekonomisini kökten etkilediği gelişmeler yaşanıyor. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yüksek teknolojilerin bu kadar hızlı gelişmesi aynı zamanda bir nimettir. Türkiye yüksek teknolojilerin hızlı gelişmesini kullanabilecek bir patikaya girmiştir. Savunma sanayindeki gelişmeler göz kamaştırıcı, savunma sanayindeki gelişme yan sektörleri de olağanüstü iten onlara da ivme kazandıran bir potansiyele sahip. Örneğin, savunma sanayindeki gelişmeler bizim otomobilimizin bataryasını üretebilecek duruma gelmemizi sağlamıştır. 225 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Anadolu’da yeni organize sanayi bölgeleri ihtiyacından bahsediliyor. Bunlar çok değerli, yüksek teknolojinin verdiği imkanları kullanırken, Türkiye’nin üretim kabiliyetini artırırken, aynı zamanda dikkat edeceğimiz hususlardan biri de bu zenginliğin adil ve hakkaniyetli bölüşümünü sağlayacak tedbirleri de almak zorundayız. Bu Türkiye için büyük fırsat ve nimettir. Bu kadar çok gücün mücadele ettiği bir alanda bölgesel bir aktör olarak jeopolitik önemi çok yüksek bir ülke olarak, Türkiye’nin eline altın değerinde fırsatlar geçmiştir. Ümit ederim ki, bu fırsatları en iyi şekilde kullanırız ve kendi milli menfaatlerimiz çerçevesinde Türkiye ekonomisinin çok güçlü bir çıkış yapmasını temin ederiz.

ENFLASYON VE ENERJİ KRİZİ

- Bütün dünyada emtia fiyatlarında bir artış oldu. İhracatta rekorlar kırdık ama bundan sonrası için kapasitelerin sınırına geldik. Yeni kapasiteler gerekiyor ama bir yandan da çok yüksek bir enflasyon var, enerji krizi var, bu sorunlar içerisinde bunu nasıl yapabileceğiz, nasıl yönetebileceğiz?

2020 yılı bütün dünya için bir yıkım yılı oldu. Çin ve Türkiye dışında hiçbir ülke pozitif büyüme ile 2020 yılını kapatamadı. Büyüme rakamı tek başına bütün ekonominin güllük gülistanlık olduğunu ifade etmez, bunu biliyoruz ama birilerinin dediği gibi de ‘büyüme rakamları önemsizdir’ diyemeyiz. Büyüme aynı zamanda Türkiye’nin ihracat yaptığının, üretim yaptığının çarklarının döndüğünün, tezgahın çalıştığının da göstergesidir. 2021 yılında da dünyanın en çok büyüyen ülkelerinden biri olarak bu süreci geçirdik. 225 milyar dolarlık ihracat, çok yüksek kapasite kullanım oranları, 24 milyon seviyesine ulaşmış bir istihdam ile pandemi öncesindeki istihdam seviyesini yakalamış bir ekonomi. Bu gelişmeler olurken bir taraftan da hiç görmediğimiz şekilde küresel piyasalar alt üst oldu. Endüstriyel metallerde dolar bazında altı yedi kat, değerli metallerde iki üç kat artış oldu. Enerji maliyetleri çok arttı, lojistikte konteynır fiyatlarının yükselmesi gibi bir takım küresel gelişmeler oldu.

EKONOMİ POLİTİKALARI

- Güncel bir tartışma var. Sadece Türkiye'de değil dünyada da ortodoks politikaların terkedilmesi heterodoks politikalara yönelinmesi şeklinde. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu neoliberal tezler çerçevesinde ortaya yüksek faiz ve düşük kur dediğimiz yani TL’nin pahalı olduğu, yüksek faiz olduğu bir dönem çıktı. Neoliberal tezlerin başka bir problemi orta direk daraldı, daha fazla yoksulluk oldu. Neoliberal tezleri en katı şekilde uygulayan ülkelerden biri İngiltere, onlar bile biraz sosyal politika uygulanması gerektiğini söylediler. Türkiye’de bu politikayı başlatan isim Kemal Derviş’tir. Kemal Derviş Türkiye’den ayrıldıktan sonra ‘bu programın sosyal politika tarafı eksik” dedi. Türkiye’nin üretmek dışında başka yolu yoktur, bu istikamette yürüyoruz. Türkiye bütün bunları yaparken de küresel gelişmelerin tamamına açık, serbest pazar ekonomisinin koşullarına uygun hareket edecektir. Bir ara saçma sapan ‘ekonomik OHAL’ falan dediler. Asla, Türkiye hangi zor şarttan geçerse geçsin, bunun gündeme dahi gelmesi mümkün değildir. Kendi politika tercihleri içinde ama serbest pazar şartlarında yoluna devam edecektir.

KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ

- Cumhurbaşkanı Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, kabine değişikliğinin devam edeceği mesajını verdi. Seçime doğru giderken kabinede siyasi deneyimi olan isimlere ağırlık verileceği beklentisi var, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada kimlerin hangi pozisyonda olduğundan ziyade bir seçim sürecine giriyoruz ve çok güçlü bir çalışma yürütmemiz lazım. Bakanlarımız, parti teşkilatımız, Meclis Grubumuz, il ve ilçelerdeki AK Parti gönülleri ile hep birlikte çalışmak zorundayız. 2023 seçimleri çok önemli, hayati bir seçim olduğunu biliyoruz. Nihayetinde milletin gönlüne girdiğimiz için bu kadar seçim kazandık. Önümüzdeki dönemde de gönlüne girmeyi başardığımız milletin gönlünden düşmemeyi başaracağız.

- Ekonomik koşullar bunu biraz zorluyor mu?

En zor dönemlerde biz vatandaşın içinde olduk, gittiğimiz konuştuğumuz insanlar kızıyor söyleniyor ama sonuçta başkası çözer demiyor, yine ‘AK Parti çözer, yine Tayyip Erdoğan çözecek’ diyor, bu çok önemli. Vatandaşımız tabii ki işin sahibidir, demokrasinin sahibidir. Eleştirilerini dinleyeceğiz, gönüllerden düşmeyeceğiz.

- Uzak coğrafyalardan tedarik pahalı hale gelirken Türkiye avantaj yakaladı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye birçok alanda, küresel ölçekte rekabet edebilecek noktaya geldi. Bence aslolan bu üretim kapasitemizi artırmaktır. Küresel ölçekte rekabet etmek için ülkelerin kişi başına düşen milli gelirine bakmazlar, küresel ölçekte neyi sattığın önemlidir. Bizim için aslolan üretmek ve bunu dünya piyasalarına satmak.

KÖRFEZ ÜLKELERİNİN AÇIKLAMALARI

- Türkiye’de şirketlerin varlıklarının dolar bazında değerlerinin ucuzladığı, özellikle Körfez Ülkeleri'nin yaptıkları ‘Bizim için çok cazip’ açıklamaları var.

Nihayetinde fabrika burada, bugün paramızdaki değer değişimi nedeniyle dolar bazında ucuzlamış görünebilir ama nihayetinde üretim hakları da burada, istihdam ve mühendislik bilgisi burada, bu fabrikalar yeni ortaklıklar alıyorsa bu da kendilerinin bileceği iş.

Bu fabrikalar yarın bambaşka bir hale gelecek. Yeter ki ürettikleri ürünlerin küresel ölçekte rekabet edilebilir olmasını sağlayalım.

KDV'NİN DÜŞÜRÜLMESİ ÇALIŞMALARI

■ Şu anda vatandaşın gündemi elektrik ve doğalgaz faturaları. Vatandaşı rahatlamaya dönük önümüzdeki dönemde yeni adımlar olacak mı, nasıl bir yol haritası belirlendi?

İlk planda yüksek enflasyon ortaya çıkınca asgari ücret ve memur ve emeklilerin ücretlerinde iyileştirmeler yapıldı, Temmuz ayında yeniden gözden geçirilecek. Bir taraftan da doğalgaz fiyatlarının 4'te üçünü, elektrik faturalarının yarısını devlet ödedi. Bunun hazineye getirdiği olağanüstü bir yük var, bu zam maalesef 1 Ocak itibariyle vatandaşımıza yansıdı, ağır bir fatura oldu, bunun farkındayız ama zorunlu, kaçınılmaz bir durumdu. İnşallah bir kaç ay içinde enflasyon geriye doğru gidecek vatandaşın alım gücü daha iyi bir noktaya gelecek. Bazı mallarda KDV’nin düşürülmesi konusunda çalışma var. Her şeyin farkındayız, nerede ne eksik var biliyoruz, önümüzde bir seçim var. Siyaseti bilen tecrübeli bir kadroyuz. Sanki ekonomideki bu gelişmeleri, muhalefet görüyor da biz görmüyoruz algısı çok haksız bir algıdır. Vatandaşımızın siyasi değerlendirmeleri içinde ekonomiyi çok öncelediğini biliyoruz doğal olarak, haklı olarak böyledir biz daha çok oy versinler diye değil vatandaşın ihtiyacı olan belli bir hayat seviyesini tutturabilmesi ya da onun altına düşmemesi için ne lazımsa, eldeki imkan neyse bunları kullanarak devam ediyoruz.

"TÜRKİYE BÜYÜK BİR TÜRBÜLANS YAŞADI"

Türkiye'de, 20 Aralık’a kadar olan 10-15 günlük süre içerisinde büyük bir türbülans yaşandı. 15 günlük süreci gün gün hatırlıyorum, ne zor bir süreçti. Yani ne olacağı belli değildi, hiç kimse fiyat veremiyor, kimse bir şey satmak istemiyordu. 20 Aralık'ta, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği programla birlikte bu dizginlenmiş oldu. Burada birinci olarak yapılması gereken güvenin ve istikrarın yeniden temin edilmesiydi. Bunun Türkiye ekonomisindeki pratik adı doların stabil hale getirilmesidir. Şu anda öyle bir seyir içindeyiz. Bu istikrarın sağlanmış olması ve bunun bir müddet daha böyle devam etmesi yatırımcı bakımından da, tüketici bakımından da çok değerlidir. Türkiye olağanüstü bir enflasyon baskısı ile karşı karşıya kaldı. Orta vadede döviz fiyatlarının istikrar kazanması ile birlikte Türkiye üretim gücünü kaybetmemiş olacak. İlk 3 ay böyle geçecek, çok aksi bir gelişme olmazsa bunun enflasyona pozitif etkisini Nisan başı ile yani birinci çeyrekten sonra görmüş olacağız. Bu bizim yakın zamanda göreceğimiz önemli bir gelişme olacak. Küresel ölçekte gıda fiyatlarında bazı endişeler olsa da yaz aylarının başında, gıda fiyatlarında önemli bir geriye gidiş olacak, bunun da yüksek enflasyonu düzeltici bir etkisi olacak. Yine aynı şekilde turizm gelirlerimizin artması bizim yaz sonu itibariyle enflasyonda daha makul bir seviyeye geleceğimizi gösteriyor. İhracat seferberliğimizi sürdüreceğiz. Bunlar 2022 yılında da makul bir cari dengenin oluşmasını sağlar.