Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, Ramazan ayında televizyon kanallarında yayınlanan iftar ve sahur programlarına ilişkin, "Din konusu basitçe işlenecek ve magazin boyutunda öylesine ele alınacak bir konu değildir. Faydalı programlar da var ama bazı programlarda sunucuların dini altyapıya sahip olmadığı, konu seçiminin ihtiyaç temelli olmadığı, verilen dini bilginin sağlıklı olmadığı, ayetlerin doğru anlamlandırılmadığı, uydurma hadislerin bolca kullanıldığı, Batıni aşırı yorumlara gidildiği, dini terimlerin doğru kullanılmadığı, halkımızın yüzyıllardır benimseyegeldiği İslam inanç ilkelerine uymayan sözlerin sarf edildiği, yani itikadi sapmaların olduğu ve yine yerleşik fıkıh yani dini yaşayış kültürümüze aykırı nevzuhur yaklaşımların sergilendiği de görülmektedir. Dinin kendisini ve hükümlerini ciddiyetle ve gerçekten ehliyetli kimselerle müzakere etme hepimizin görevidir." dedi.

***

Sorun sadece televizyon programları mı? Bu ülkenin camilerinde Cuma hutbeleri hükümetin siyasi tercihlerine göre değişmiyor mu? Açılım süreci boyunca, hutbelerde millî kimliği yıpratacak konuşmalar yapılmadı mı?

Ramazan'dayız. Neden zekât üzerinde yeteri kadar durulmuyor? Bakanlar, fakir evlerini ziyaret etmekle övünüyor. Oysa bu ülkenin zenginleri zekât vermiş olsalardı, ülkede tek bir fakir kalmazdı!

Hutbelerde devleti ve milleti soyanlar üzerinde niçin durulamıyor? "Yolsuzluk hırsızlık değildir" içtihadından sonra, yolsuzluktan bahseden bir vaiz duydunuz mu? Bu, Allah'tan korkmuyorlar ama iktidarın hışmından korkuyorlar demektir!

***

CHP'nin seçim bildirgesi de Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin oylarını azaltmak için hazırlanmış gibi! AKP 7 Haziran seçimlerinde iktidarı niçin kaybetmişti? Açılım politikaları yüzünden değil mi? Sonra durumu gördüler ve terörle mücadele başlattılar. Bahçeli'nin erken seçim ısrarı sayesinde de 1 Kasım seçimlerini aldılar.

Şimdi CHP, açılım sürecindeki kaybetmiş AKP'nin söylemlerini kullanıyor... Dersim harekâtı için komisyon kuracaklarmış, koruculuğu kaldıracaklarmış, eşit vatandaşlık getireceklermiş!

Bu şekilde HDP'lilerden oy alamazsınız ama millî sol oyları kaybedersiniz. Sonuçta Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının devamı için çalışmış olursunuz!

***

Tayyip Erdoğan ise "FETÖ ile mücadele ederken intikam duygusuyla değil, adaletin tecellisi için çaba gösterdik. Halen de bu şekilde hareket ediyoruz ama biz, tüm şehitlerimizin kanının yerde kalmaması için sonuna kadar bu mücadeleyi de dirayetle sürdüreceğiz." diyor.

Bu mücadelede adalet olması mümkün değildir. Çünkü 17-25 Aralık'a kadar AKP kadroları, sadece bireysel olarak değil kurumsal olarak da FETÖ ile birlikte çalışıyordu. Öyle ki Erdoğan, "Açık söylüyorum dünyada pek az ülke, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış böyle melun bir yapıyla bizim kadar hakkaniyetli ve başarılı bir mücadele yürütebilir. Dünyada çok az toplum, böyle ağır bir travmanın üstesinden bizim milletimiz gibi dirayetle gelebilir." diyebiliyor.

FETÖ'nün devletin kılcal damarlarına kadar girmesine izin veren yapı hakkında en küçük bir soruşturma açmak mümkün müdür? Değilse bu nasıl soruşturmadır, nasıl kovuşturmadır?

Sizin adaletinizin, kahramanlara iftira atan FETÖ'nün adaletinden ne farkı var?

Adalet böyle tecelli eder mi?

Oysa İslâm da diyor ki, "Ey iman edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasağlam ayakta tutun, Allah için şahitler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun. Allah onları korumada herhalde sizden öndedir. Artık hak ve adalette hevese uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa-135)