Ege Üniversitesi'nde akciğer kanserini nefesle teşhis edebilen bir sistem geliştirildi.

"Millî Biyomedikal Cihaz Projesi" Koordinatörü Doç. Dr. Levent Pelit, teşhis için hastadan biyopsi yoluyla doku almanın hastalığı daha da kötüleştirebildiğini anlatarak, "Biz ise uçucu organik bileşiklere bakarak hasta mı değil mi diye bir ön tanı yapmak istiyoruz. Yaptığımız ilk uygulamaların sonuçları umut vaat edecek düzeyde." dedi.

Yakın gelecekte insanların niyetini okuyan cihazlar da geliştirilecek. Belki o zaman günlük hayatta veya devlet yönetimindeki çok yüzlülük sona erebilir!

Evet, politika, "çok yüzlülük" demektir ama bu kavram Yunancadır. Türk kültüründe çok yüzlülük övünülecek bir durum değildir! Türk kültüründe sözünün eri veya kadını olmak geçerlidir.

***

İktidar, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması anlamına gelen büyükelçilik binasını bu şehre taşımak kararını uygulamasının ardından İstanbul'da miting yaptı! Yandaşlar bile "iktidar miting yapar mı?" diye soruyor.

Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucularından Abdüllatif Şener'in 2012'de Kudüs'le ilgili olarak yaptığı açıklama ise gerçek durumu özetliyor. Şener, "Bunu yazın bir tarafa. Kudüs'ü başkent yapacaklar ve İsrail'in Kudüs'ü başkent yapmasına yönelik gelişmeleri ortaya çıkaran, bu yolu açan ve destekleyen Sayın Erdoğan'dır. Aynı Erdoğan, İsrail, Kudüs'ü işgal ettiğinde bağıracaktır, kızacaktır" diyordu

Bugün yapılan, tam da budur!

ABD, böyle bir girişimi nasıl başlattı? Şimdi Dışişleri Bakanlığı'na getirilen CIA başkanı Pompeo, Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır ile İsrail arasında bir köprü kurdu. En büyük korkuları olan Suriye'yi ise 2011 yılından itibaren AKP iktidarının projeleri sayesinde güçsüz duruma düşürmüşlerdi. Irak, hâlâ toparlanmaya çalışıyor. İran, bölgeye müdahale edemiyor, çünkü kendisi de tehdit altında! Kim gerçekten karşı çıkacak böyle bir karara?

Suriye iç savaşa sürüklenmiş olmasaydı, ABD, İsrail Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıma kararı alabilir miydi?

***

Bugün 19 Mayıs! Atatürk, Nutuk'ta, mandacılık taleplerini ve girişimlerini anlattıktan sonra, "Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur." demiştir.

Mustafa Kemal Paşa İstanbul hükümetine 22 Mayıs'ta çektiği telgrafta şöyle diyordu:

'Millet yekvücut (birlik) olup hâkimiyet esasını ve Türk duygusunu hedef tutmuştur.'

Tayyip Erdoğan ise "Benim gözümde, 26. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, I. Meclis'ten sonraki ikinci kurucu meclistir. Sizler Türkiye'yi kaostan kurtardınız. Başka partilerde her biri kriz nedeni olan değişimleri suhuletle başardınız. Darbecilerin karşısına aslanlar gibi dikildiniz. Kurucu sıfatını siz hak etmeyeceksiniz de kimler hak edecek?" diyor.

Peki kurucu olduğu söylenen kadronun hedef tuttuğu duygu nedir? "Milleti İbrahim" değil mi? Kudüs'te "milleti İbrahim biziz" diyen Yahudilerin icraatını bu yüzden mi seyrediyorlar da Türkleri mitingle oyalıyorlar!

***

Bu arada, Atatürk'ün doğum yeri Selanik'teki evinin bahçesinden alınan toprağı Anıtkabir'e ulaştırmak için İpsala Sınır Kapısı'ndan koşuya başlayan atletler, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesine geldi.

Bu koşu hiç bitmeyecek. Bakınız aynı koşuyu Meral Akşener ve arkadaşları da siyasette yapıyor. "Zübeyde Hanım ve yetim Mustafası"na sahip çıkan da onlardır.