CiddiGazete- İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

- İktidar ise her zamanki hukuk tanımazlığıyla yüzde 1’den 2’ye çıkararak yeniden getiriyor. Bundan sonra da yeni sendikaların kurulmasının önüne geçilmiş olacak.

- Bugün, bu çatı altında bütün siyasetçilerin tümünü katarak söylüyorum, direne direne o barajları aşma iradesini en iyi anlayan benim.

- Sendika üyesi olması yasaklanan 1.5 milyon kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahkum olacak.

- AK Parti'ye yakışır bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Milletimizin aleyhine olan her teklif gibi Cumhur İttifakı çoğunluğu ile Meclis'ten geçti.

- Sendika üyesi olması yasaklanan 1.5 milyon kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahkum olacak. AK Parti'ye yakışır bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Milletimizin aleyhine olan her teklif gibi Cumhur İttifakı çoğunluğu ile Meclis'ten geçti.

- Biliyorsunuz, birkaç gün önce, Nur Elif yavrumuz, kötü koşullarda yaşadığı ve aç bırakıldığı için hayatını kaybetti. Daha 6 yaşındaydı... Nur Elif'e bunları reva gören vicdansızları Allah'a havale ediyorum!

- Şimdi iktidar cenahından bazıları çıkıp, utanmadan; "Zaten anne-babası cezaevindeymiş, akrabaları kötü davranmış, her şeyden de iktidarı suçlamayın" diyecekler. Her zaman olduğu gibi, bu olay için de, "bizim ne suçumuz var ki?" diyecekler. Bu ülkede bir çocuk öldü bir çocuk! Hem de açlıktan öldü! Hem de kötü bakıldığı için öldü.

- Soruyorum size: Çocuklarımıza sahip çıkmak, devleti yöneten iktidarın görevi değilse, kimin görevidir? İşine geldiğinde; “Dicle'nin kenarında, kurdun kaptığı bir koyun bile, benim mesuliyetim altındadır” diyenler, işine gelmediğinde; Ölen, daha 6 yaşında bir çocuğumuzun, sorumluluğunu, üzerinden atabilir mi? Atamaz!

- Eğer koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü kullanan bir iktidar çocuklarımızı koruyamıyorsa, insanlarımızı sahipsiz, kimsesiz bırakıyorsave üstüne üstlük mesuliyet almaktan da kaçıyorsa ortalıkta, "ben ülke yönetiyorum" diye gezemez.

- Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz? Fakirliği, muhtaçlığı, açlığı bitiremeyecekseniz neden o makamları işgal ediyorsunuz?

- Sadece kendi zenginliğinizi sağlamak için mi oradasınız? Sadece yandaşlarınızı bu milletin cebinden çıkanlarla zengin etmek için mi oradasınız?

- O koltuklarda Saray’da sefa sürüp, şaşalı yemekler yemek, özel uçakla, maça gidip gelmek için mi oturuyorsunuz?

"BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİN"

- Sayın Erdoğan her sıkıştığında, "Bu konu siyasetin konusu değildir" diyerek, işin içinden sıyrılamazsın.

- Sana göre neyin siyasetin konusu olup olmadığı, beni zerre ilgilendirmiyor. Engin birikiminin ve derin fikirlerinin cefasını, zaten milletçe yıllardır çekiyoruz.

- Beni, Eskişehir'deki Nur Elif ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım! Beni, Van'daki Muharrem ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım! Beni, Adana'daki Emine ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım!

- Sen bu memlekette varlık içinde yaşarken, kestane ballarıyla, manda yoğurtlarıyla, Medine hurmalarıyla, sefa sürerken, yokluktan, yoksulluktan ölen, açlığa mahkûm ettiğin çocuklarımız için, senden hesap soracağım!

- Bu kürsüden defalarca gündeme getirmeme rağmen rüzgargülü projemizi devreye almak yerine, utanmadan yasaklattığın için senden hesap soracağım!

- Bunlar daha iyi günlerin. Milletimizle el ele verip, siyasi rantı çocuklarımızın hayatına tercih eden bu kalpsizliğin, bu vicdansızlığın hesabını sana sandıkta soracağım! Hiç merak etme, çok az kaldı!

"BU NE CÜRETTİR, BU NE UTANMAZLIKTIR"

- Türkiye, artık patolojik semptomlar gösteren, tehlikeli bir zihniyet tarafından yönetiliyor.

- Maalesef, empati, vicdan, sorumluluk bilinci gibi, insani kavramlarla bağını tamamen koparmış sosyopat bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu bir gerçek.

- Nitekim bu gerçeği, iktidar mensuplarının her hareketinde, her cümlesinde, her kelimesinde, endişe verici bir sıklıkla görüyoruz.

- Beceriksizleriyle fakirleştirdikleri; asgari ücretlimizin, memurumuzun, emeklimizin maaşlarına, yapmak zorunda olukları, düzenlemede bile, bu gerçeğe şahit oluyoruz.

- Biliyorsunuz, son olarak, Türkiye'nin en yakıcı meselelerinden biri olan EYT'li kardeşlerimizin durumuna ilişkin sorulan bir soruya, "EYT mi?" diye cevap veren, Nebati Bakan, birbirinden ciddiyetsiz açıklamalarına geçtiğimiz günlerde bir yenisini daha ekledi.

- Çıktı, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan bu milletin gözünün içine baka baka; "Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de, ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek, bereket getirir" dedi.

- Yanlış duymadınız. Aynen böyle dedi. Bu ne cürettir! Bu ne utanmazlıktır! Bu ne saygısızlıktır!

- Hayırdır Sayın Bakan, sadaka mı dağıtıyorsunuz? Lütufta mı bulunuyorsunuz? Kendinize gelin!

İMAMOĞLU AÇIKLAMASI

- İstanbullunun iradesine, vurulmaya çalışılan darbeye karşı, tıpkı 2019'daki gibi, Ekrem kardeşimizle, omuz omuza durmaya gittim.

- Bundan yirmi sene önce, yaşadığı haksızlık karşısında, nasıl Sayın Erdoğan'ın yanına koştuysam, bu sefer de, Ekrem kardeşimin yanına koştum.

- Bundan 20 sene önce, nasıl Emine Hanım'ın yanına koştuysam, bu defa da, Dilek kızımın yanına koştum.

- Linç edilmeye çalışıldığında, Nasıl Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanına koştuysam, bu defa da, Ekrem İmamoğlu'nun yanına koştum. Bugüne kadar, meydanı boş bulmanın şımarıklığı ile, her istediklerini yaptılar.

- Bugün de, hizmetleriyle milletin kalbini kazanan bir belediye başkanımızı, hukuksuzluk yoluyla diskalifiye etmeye çalıştılar.

- Dün kendilerine yapılanları, bugün Ekrem Başkan'a yapmaya kalktılar. Ama artık bu meydanın boş olmadığını, Saraçhane'de gördüler. Bugün, hedefleri Ekrem Başkan'dı. Bu yüzden, İyi Parti olarak biz de, amasız, fakatsız onun yanındaydık.

"HABERİ ALIR ALMAZ YOLA ÇIKTIK"

- Bir saniye düşünmedik, bir dakika gecikmedik, haberi alır almaz yola çıktık. Demokrasimizin, sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, İstanbulluların iradesinin, çiğnenemeyeceğini haykırmak için, Kaybetme korkusundan gözü dönenlere karşı, dimdik durmak için, Saraçhane'deydik.

- Biz dün neredeysek, bugün de oradayız. Kim ne derse desin, yarın da, aynı yerde olmaya devam edeceğiz.

- Şayet bu kafa, yarın da hedefine, Mansur Başkan'ı koyarsa; Bu sefer de, bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden, onun yanında dimdik dururuz.

- Bugün nasıl ki; "Saray sizinse, Saraçhane bizimdir!" dediysek; Gerekirse; "Beştepe sizinse, Ankara bizimdir!" demeyi de çok iyi biliriz.

- Eğer ki onlar; Seçim kazanma uğruna, tehdit gördüğü herkesi, bertaraf etmeye ant içtiyse, biz de milletin sevgisini kazanmış herkesin yanında, kaya gibi durmaya, Türk milletinin huzurunda ant içtik!

- Eğer ki onlar koltuklarını korumak için, millet iradesini yok saymaya ant içtiyse, biz de Cumhuriyetimizin izinde, demokrasimize sahip çıkmaya, Türk milletinin huzurunda ant içtik!

- Eğer ki onlar nefislerinin, hırslarının ve çıkarlarının esiri olmaya ant içtiyse, biz de milletin sesinin, taleplerinin ve tercihlerinin temsilcisi olmaya, Türk milletinin huzurunda, ant içtik!

- Belli ki bu duruşumuz, birilerinin çok zoruna gidiyor... Sanki talimatı kendileri vermemiş gibi, komplo teorileri üretiyorlar.

- Yargı operasyonları yetmezmiş gibi, şimdi de, algı operasyonları yapıyorlar. Kendi beceriksizliklerini gizlemek için, bize çamur atıyorlar. Milletin değişim isteği körelsin istiyorlar.

"KORKUYORSUN!"

- Umutsuzluk, hakim olsun istiyorlar. Millet dayanışma gösteremesin, herkes, kendi derdine düşsün istiyorlar. Ama çok önemli bir gerçeği unutuyorlar. Hep söylerim: Gerçeklerin, mutlaka ortaya çıkmak gibi, çok güzel bir huyu vardır.

- Buradan, kendisine hatırlatmak istiyorum: Kendi derdine düşen sensin, Sayın Erdoğan! Korkuyorsun!

- Hem de o kadar çok korkuyorsun ki; zamanında sana yapılanın, kendi yaşadığın haksızlığın, önüne koyulan siyasi engelin, bir benzerini yapacak kadar, yaptıracak kadar, aciz durumdasın!

- Hatta Ekrem Başkan'a çektiğin operasyonu savunmak için, 20 sene önce okuduğun şiirin, suç olduğunu söyleyecek kadar, paniklemiş haldesin! Ama, sen hiç merak etme; sen ne kadar korkaksan, biz de o kadar kararlıyız. Çünkü biz cesaretimizi, milletimizden alıyoruz.

"İSTANBUL'A ÇÖKMENİZE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ"

- Ve biliyoruz ki, iyilerin görünmez orduları vardır. Bu yüzden milletin iradesine, cesaretle sahip çıkacağız. Milletin, sandıkla emanet ettiği iradeyi, ucuz numaralara, kurban ettirmeyeceğiz.

- Siz çökmeye alışmışsınız. Ama biz buradayken İstanbul'a çökmenize, asla izin vermeyeceğiz!

- Size göre demokrasi bir araç olabilir ama bize göre demokrasi; Türk devletinin varlığı, Türk milletinin huzuru için vazgeçilmez bir amaçtır. Çünkü biz; kalbimizde şahısların ve zümrelerin tahakkümünü taşıyanlardan değiliz.

- Bir grup siyaset esnafının çizdiği rotayı, sözüm ona demokrasi diye pazarlayanlardan da değiliz.

- Kendi siyasi ikbalimiz için, demokrasiyi, aparat yapanlardan da değiliz. Makam mevki için gözü dönenlerden ise, hiç değiliz. Çünkü bize göre demokrasi bir tercih değil, bir mecburiyettir.

- Bu yüzden de, demokrasiden taviz vermek, bizim siyaset anlayışımıza aykırıdır ama kimse merak etmesin. Nasıl ki, tarih boyunca, yapılan her zorbalığın, her haksızlığın, her adaletsizliğin karşısında, dimdik duracak, babayiğitler olmuşsa; bugün de millet iradesinin üzerinde, vesayet kuran, bu Firavun iktidarını yıkacak Musa'lar da elbette var.

- "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!" diye haykıracak, cesurlar da elbette var. "Yeter söz milletindir!" diyerek itiraz edecek, asil yürekler de elbette var.

- Şunu asla unutmayın: Milletten koparak, siyaset yapmaya çalışanların ortak özelliği; en nihayetinde, milletin verdiği cezaya mahkûm olmalarıdır.