Bizim çocukluk ve gençlik çağlarımızda 26 Ağustos'larda Malazgirt'e sadece ülkücüler giderdi. 47 yıl önce, Malazgirt'in 900'üncü yıldönümü törenlerini Genelkurmay Başkanlığı düzenlemişti. O sırada Selçuklu Tarih ve Medeniyet Enstitüsü vardı ve Malazgirt zaferi ile ilgili bir şiir yarışması düzenlemişti. Yarışmayı Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu kazanmıştı. Bahri Yüzlüer de "Aylardan Ağustos, günlerden Cuma, Gün doğmadan evvel iklimi Ruma, Bozkurtlar ordusu geçti hücuma, Yeni bir şevkle gürledi gökler; Ya Allah, Bismillah, Allahüekber..." diye başlayan şiiri bestelemişti. Malazgirt ovasındaki kutlamalara katılan ülkücüler, besteyi orada Alparslan Türkeş ile birlikte ezberlemiş ve hep bir ağızdan söylemişti. Sonradan Bozkurt İlham Gencer'in katıldığı bütün toplantılarda çalıp söylettiği marş halka mal oldu.

***

Şimdi Malazgirt'in 947'nci yıldönümü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin katılımı ile ve büyük bir organizasyonla kutlandı.

Tabii, böyle bir kutlama gerekliydi ama 26 Ağustos 1922'yi de unutmamak kaydıyla. Bahçeli ve Erdoğan'ın Malazgirt'teki konuşmaları sırasında "Büyük Taarruz" ve "Kurtuluş Savaşı"ndan bahsetmesi yeterli midir; takdiri kendileri yapsın...

***

Konuyu, 28 Ağustos 2000 tarihli Büyük Kurultay'da yayınlanan "Alparslan ve Atatürk'ün Anadolu stratejisi aynı" başlıklı yazıyla incelemiş sonradan "Atatürk'ün Yol Haritası" kitabımda da bu bakışı esas almıştım.

Sayfaya bir de fotoğraf koymuş ve şöyle demiştim: 

"Mustafa Kemal, Alparslan'ın at koşturduğu topraklarda... Mustafa Kemal Paşa, 1916 yılında Bitlis'te ordusunu denetliyor... Alparslan'ın Bizans'a karşı at koşturduğu bu topraklarda yüzyıllar sonra aynı soydan bir başbuğ, vatan savunması yapıyordu... Ordu da aynı soydandı, komutanlar da...

Yazının ana fikri şöyleydi.

"Zafer Haftası'nda 26 Ağustos 1071 Malazgirt ve 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan muharebelerinin coşkusunu yaşıyoruz. İki savaşın da temel politikası ezelden Türk vatanı olan Anadolu'yu yeniden Türkleştirmekti. Alparslan, Anadolu'nun kapılarını asli sahiplerine açmış, Atatürk de düşmandan temizlediği yurdun sahiplerine ulus bilinci vermiş ve mübadele ile Türkleştirme politikasını tamamlamaya çalışmıştı.

Zafer haftalarında elbette çocuklarımız, gençlerimiz şiirler okuyacak, elbette coşkulu törenler yapılacaktır. Ancak asıl yapmamız gereken, bu zaferlerin Türk varlığının korunması ve yükselmesindeki önemini, Alparslan ve Atatürk'ün Anadolu stratejisini, Anadolu'yu merkez kabul ederek Türk Dünyası ile köprüler kurma bilinçlerini yeni nesillere anlatabilmektir. Bununla da yetinmemeli, Türk varlığına yönelik bütün iç ve dış tehditler konusunda 7'den 70'e bütün millet bilgilendirilmeli, bu konularda kamuoyu oluşturulmalıdır."

***

Bugün Anadolu'daki Türk birliği, Bahçeli'nin de işaret ettiği gibi terör örgütlerine devlet kimliği kazandırılarak sonlandırılmak isteniyor.

Bu durumda yapılması gereken, partiler üstü ve milli bir anlayışla kuruluş felsefesinde, Türk kimliğinde buluşmak ve diğer bütün politikaları bu temel üzerine geliştirmektir.

Esasen, milli kimlikte buluşmanın, şu veya bu ideoloji veya partiyle bir ilgisi yoktur.

Bu bakımdan, Oğuz Han'ın, Bilge Kağan'ın çizgisinden ayrılmadan, Malazgirt'ten Büyük Taarruz'a ve Büyük Taarruz'dan 15 Temmuz'a ve günümüze kadar Türk tarihini yeni nesillere, sanat eserleri yoluyla anlatmak ve Türk Milleti'ni, "yeni bir şevkle" ayağa kaldırmak gerekir.