CiddiGazete- Sözcü'nün kıdemli yazarlarından Necati Doğru, bugünkü köşesinde Melih Gökçek'in ve AKP iktidarının sona yaklaştığını belirtti.

Mercedes firmasının satış yaptığı global ağa rüşvet dağıttığına vurgu yapan Necati Doğru, Türkiye'de de yaşandığı iddia edilen olayları hatırlattı.

Ankara Büyükşehir'in görevden alınan eski başkanı Melih Gökçek'in kendisine konuyla ilgili dava açtığını belirten Doğru, dört yıl süren yargılama neticesinde dün beraat ettiğini belirtti.

Necati Doğru'nun "Hesap günü yaklaştı" başlıklı yazısı şöyle:

10 Ekim 2015 tarihinde: Turpları yiyen yedi. 11 Ekim 2015 tarihinde: Rüşvet dosyasını Tayyip Erdoğan mı örttü? 12 Ekim 2015 tarihinde: Daimler Rüşvet Dosyası. Başlıklı köşe yazıları yazmıştım. O yıllarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek bana 30.000 TL talepli "tazminat davası" ve ayrıca hapis talepli "ceza davası" açmıştı.

Ben ne yazmıştım?

Kısaca özetleyeyim:

3 yazım da "rüşvet iddiasını" anlatıyor, o zamanın başbakanı olan Tayyip Erdoğan'ın Melih Gökçek ve diğer belediyeler hakkında "idari soruşturma açtırıp halkı aydınlatmasını" istiyordu.

Olay şuydu:

Alman Daimler Benz şirketi, onun ABD'deki firması ve Türkiye'deki kolları, "dünyanın 22 ülkesine otobüs satarken 10 milyon Mark'tan fazla rüşvet" dağıtmıştı. Rüşvetin dağıtıldığı yıllarda henüz Euro'ya geçilmemişti. ABD adaleti de "bu kirli satışı" yakalayıp dava açmıştı. Daimler ana firması ve kolları, "otobüs satarken rüşvet yedirdiğini" kabul etmiş; yasa gereği ABD adaletine 180 milyon dolar ceza ödeyerek dosyayı kapattırmıştı. Bu haberler dünya basınında yer alınca bizim Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) görevi gereği ABD Sermaye Piyasası Kurulu'ndan (SEC) bilgi, belge, mahkeme tutanağı, hakim kararı ne varsa istemiş ve aldığı tüm bilgileri yine görevi gereği Türkiye Adalet Bakanlığı'na gereğinin yapılması için göndermişti.

Yıl 2012 idi.

Başbakan Erdoğan'dı.

Daimler'in rüşvet torbasından dağıttıklarını Türkiye'de basına ve halka ilk kez o zaman Konya Milletvekili (CHP) olan hukukçu Atilla Kart duyurmuştu. Meclis'te de "soru önergesi" vererek Başbakan'dan, Adalet Bakanı'ndan, İçişleri Bakanı'ndan "Rüşvet dosyasını gizlendiği yerden çıkarmalarını" istemişti. Benim yazdıklarım Atilla Kart'ın soru önergesindeki bilgilerdi, belgelerdi.

★★★

Belgeler açıktı, netti.

Rüşvet listesi şöyleydi:

Ankara Büyükşehir Başkanı'na: Otobüs başına: 3.315 Mark. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne: Toplam: 5.836.250 Euro. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne: Toplam: 130.000 Mark.

İçişleri Bakanlığı'na.

Toplam:

28.177 Mark.

Bir memura:

300 dolar.

Polis Derneği'ne:

1.500 Mark.

Dilovası Belediyesi'ne.

64.000 Mark.

K.K. Komutanlığı'na:

Yetkiliye 5.000 Mark.

İETT'ye:

Mrs X'e 50.000 Mark.

Ali Kemal'e 5.000 Mark.

★★★

Bu kadar açık, net belgelere rağmen hiçbir şey yapılmadı. Türkiye'de rüşvet örtülmeye çalışıldı. Melih Gökçek ve diğer belediye başkanları ile adı geçenlerin hepsi korundu. Ben de 3 yazıyı yazarak "rüşvetin- çürümenin- ahlaksızlığın örtülmemesini" istiyordum. Gazete yazarı başka ne ister ki! Hatırlıyorum. Melih Gökçek beni aradı, "seni dava edeceğim" dedi ve ben de ona "sizin bizzat isminiz yazılarak rüşvet aldığınızı Daimler Benz iddia ediyor, beni değil onları dava ediniz, gerçekler ortaya çıksın..." demiştim.

Gökçek dava açtı.

Aradan 2 yıl geçti.

Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlerin belediye başkanları ile parti başkanı Tayyip Erdoğan'ın arası açıldı. Tayyip Erdoğan, diğer belediye başkanları ile birlikte koruduğu Melih Gökçek'e de "istifa et yoksa pişman ederim" dedi. Melih Gökçek de istifa edeceğini açıkladı. Ben de bu kez "Allah'ın iki tokadı" başlıklı yeni bir yazı yazıp; "Allah'ın 2 eli var, bir eliyle Tayip Erdoğan'ı tokatlıyor, öbür eliyle Melih Gökçek'e şamar indiriyor" diye yazdım. Gökçek bu yazıya da hem tazminat hem ceza davası açtı.

Aradan 4 yıl geçti.

Dava görüldü.

Gereği düşünüldü.

★★★

Dün Gazetenin Hukuk Bürosu bana şu yazılı bilgiyi geçti: “İbrahim Melih Gökçek tarafından; Sözcü Gazetesi'nin 25.10.2017 tarihli nüshasında yayınlanan 'Allah'ın iki tokadı' başlıklı köşe yazınız nedeniyle 'hakaret' suçu oluştuğu iddiası ile suç duyurusunda bulunulmuştu. Soruşturma neticesinde hakkınızda 'ceza davası' açılmıştı. Ceza davasında yürütülen yargılama neticesinde, yazılarınızda suç oluşmadığı için suçsuz olduğunuza (beraat) karar verilmiştir."

Demek istiyorum ki:

19 yıl boyunca örtülen, gizlenen, adaletten kaçılan yüzbinlerce "rüşvet iddiası, yolsuzluk, çalma, çaldırma belgesi, dosyası" birikti. Benim yazdığım "Daimler Rüşvet dosyası" bunların yanında solda sıfır kalır.

Halk kararını verdi.

İktidar gidiyor.

Hesap günü geliyor.

İktidara kim gelecekse; şimdiden hazırlığını yapsın. Bu çok kirli dönemin hesabı adalet önünde mutlaka sorulmalı. Biz ibiş bir Ortadoğu ülkesi olmaktan kurtulmalıyız. Gelenler de "rüşveti, soygunu, çalmayı, çaldırmayı, siyaseti geçim mesleği yapmayı, din Allah, Peygamber istismarını" örtmeye kalkarlarsa; onlar için de "Halkın 3 tokadı" yazıları yazmak zorunda kalmayalım.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)

Sonunda geldiğimiz yer!

Fetullah Gülen, "Altın Nesil" demişti. Din ile teknolojiyi birleştirecekti. Altın nesil bu sentezden çıkacaktı. Sonunda "katil nesil" çıktı, darbe girişimi yaptılar, halka ateş ettiler, Meclis'i bombaladılar. Tayyip Erdoğan, "Dindar Nesil" demişti. 19 yıl önce imam hatip okulu sayısı 450 idi, bugün 4 bini geçti. 7 Milli Eğitim Bakanı değişti ve eğitim sistemi de 16 kez bozulup yeniden yapıldı. Amaç eğitim bütçesinin büyük bölümünü imam hatip okullarına ayırmaktı. Amaca ulaşıldı. Sonuç ne oldu? Çocuklar dinden çıktı. Deist ya da ateist oldu. Bunu iddia eden ben değilim. 19 yıldır iktidarı ve onun eğitim, din, diyanet politikalarını kalemleriyle, eylemleriyle desteklemiş olanlar; "Dindar gençlik isterken gençler deizme kaymaya başladı..." diye uyarı yazısı kaleme alıyorlar. Dünkü gazetelerde de tarikatın kaçak yurdunda aşçı olarak çalışan ruh sağlığı bozuk biri; 18 yaşındaki üniversite öğrencisinin kafasını satırla kesip, göğsüne koydu ve "deccali vurdum" diye bağırdı. Yine aynı gün Erzurum'un bir ilçesinde Diyanet'e bağlı yatılı Kur'an kursunda gönüllü murakıp olarak çalıştırılan birinin kursun yaşları 10 ile 11 arasında değişen 7 çocuğa cinsel tacizde bulunduğunu Vali açıkladı.