CiddiGazete- Servet Avcı, Yeniçağ'da yayımlanan bugünkü yazısında, Ankara'nın eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in psikolojisinin röntgenini çekti.

Gökçek için yaklaşan zorlu sürecin işaretini veren Avcı, "O mahkemeler sanık sandalyesine, gerçek sanık yerine 'üç harfliler'i oturtmayacak" dedi.

Servet Avcı'nın "Gökçek'i nasıl bilirsiniz?" başlıklı yazısı şöyle:

Google'ın arama motoruna "Gökçek" ve "suikast" yazın, 20 yıla yayılmış değişik tarihlerde yüzlerce haber bulacaksınız... Melih Gökçek, neredeyse her yıl "suikast sezonu"nu açmış, kendisine suikast planlandığını öne sürmüş...

Suikastçiler -her kimseler- çok beceriksiz çıkmışlar ve bir türlü sonuç alamamışlar!.. Gökçek'in bu psikolojisi, tıbbın ilgi sahasına girecek bir problem miydi? Yoksa "kendisini önemli adam statüsünde nimetten saydırma" taktiğinin bir parçası mıydı?

Öyle ya, Gökçek Türkiye için ne ifade ediyordu da ona kastedeceklerdi? Nitekim kimse kastetmedi, kastedeceği de yoktu zaten... Sonuçta bir külliye darbesiyle yerle bir oldu, geriye enkazı kaldı...

...

2015 Ocak ayında Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'ya bir saldırı olmuştu... Gökçek derhal saldırının şifresini çözmüştü... Ona göre saldırı MOSSAD'ın işiydi...

O dönem Haber Türk'te Kübra Par'la yapılan röportajın o kısmını olduğu gibi aktaralım:

- "Başıma bir şey gelirse bilin ki MOSSAD yaptı" demişsiniz. Hayırdır, paranoya mı başladı?

- "Fransa'daki son olayların arkasında MOSSAD var" dedim. İsrail medyası dahil her yerden ses geldi. Onlar kendilerini hedef alan kişileri hedef almayı çok severler. Ölürsem ölüm boşa gitmesin, bu millet MOSSAD'a karşı ilgisini daha da artırsın diye düşündüm.

- Ecelinizle ölseniz bile MOSSAD öldürdü diye sonradan sizi mezarda rahat bırakmazlarsa ne olacak?

- Eğer herhangi bir suikasta kurban gidersem, bıçakla bile olsa, bilin ki arkasında muhakkak MOSSAD var.

- Nasıl bu kadar emin konuşuyorsunuz?

- Çünkü onlar bu işi yapmayı çok iyi bilirler.

...

Ocak 2014'te bir başka suikast hikâyesi... Şunları söylüyor Gökçek: "Her dönem olmuştur ama bu dönem kadar tehdit edildiğimiz bir dönem yok. Seçimlere 15 gün kala maalesef suikastler olacak. Hem AK Parti'den hem de AK Parti karşıtı kişilerin canına kastetmek suretiyle olayları yeniden tırmandırmak isteyecekler. Bana da suikast düzenleyebilirler. Ama inanın çok önemli değil. Çünkü 2 evladıma 5 mektupla Türkiye'de karanlık bir düzen oluşturmaya çalışanların şifrelerini bıraktım. Eğer bana bir şey olursa hiç olmazsa ölüm işe yarasın..."

Bu hikâyede de suikast planlayanlar da MOSSAD gibi kabiliyetsiz çıktı galiba!.. Ya da hikâye yine palavradan ibaretti... Sadece ikisini yazdım... Google'ı tarayanlar buna benzer bir yığın Gökçek ve suikast iddiasıyla karşılaşacaklar... Lavrov suikastinden sonra, 15 Temmuz'dan sonra, her seçimden önce ve sonra, sonra, sonra, sonra...

-

Suikastler, özellikle kendisine yönelik suikastler onun tek ilgi alanı değildi... Bu psikoloji, başka sırları da çözüyordu!.. Meselâ FETÖ'yle olan ilişkilerini bir türlü açıklayamayınca, kameraların önünde konuyu "üç harfliler"e bağlayabilmişti!.. Ne yapmışsa "üç harfliler" yüzünden yapmış veya yaptırılmıştı!.. Artık gerisini çözmek adliyenin değil, parapsikologların işi olmalıydı!..

Gölcük depremini de ABD ve İsrail'e bağlamıştı Gökçek... Bu ülkeler, fay hattındaki gazı alma dümeniyle deprem yapıyorlarmış!.. Bunu yakalayan zehir hafiye Gökçek, hükûmete seslenmişti: "Deprem, uluslar arası güçlerin oyunu... Marmara'da yabancı sismik araştırma gemisi, ABD'lilerin ve İsraillilerin gemileri dolaşmasın!.."

Aynı Gökçek, daha önce de Çanakkale ve İzmir Karaburun depremlerini de böyle izah etmeye kalkmış, TSK'yı göreve çağırmıştı!..

-

Külliye'nin şamarıyla görevden koptu da Ankara kendisinden kurtuldu... Görevden alındıktan sonra isyanla sorduğu "FETÖ'cü müyüm, yolsuz muyum?" sorusuna kimse "Estağfurullah... Ne münasebet... Olur mu öyle şey?" demediği için psikolojisi iyice dağıldı...

Peki her şey bitti mi? Kesinlikle hayır!.. Hatırlatayım: "'İtiraf' yazımda, firari Genel Sekreter, Daire Başkanları, Genel Müdürler, o dönemde imar zengini olmuş kaçak örgüt üyeleri, irili ufaklı Ankara imamları ile son 11 yıllık HTS kayıtlarının bilinenden çok daha fazlasını açıklayacağını söylemiştim... Özellikle de 27 Aralık 2009'dan itibaren!..

Korku dağları beklemekte haklı... Çünkü yaklaşmakta olan o gün geldiğinde mübaşir bile bileti kesebilecek!.. O mahkemeler sanık sandalyesine, gerçek sanık yerine "üç harfliler"i oturtmayacak..."

Şimdilik uykusuz gecelerde, "eski ama eskimeyen" dostlarının kulağına üfürdüğü tweetlerle mezarlıkta ıslık çalsın bakalım!..