Aklımız duyduğu bir cümleyi, kelime anlamları üzerinden algılayıp yorumlar ve analiz eder. Yaptığı analiz sonucunda ise müspet veya menfi o cümleden bir anlam çıkarır ve çıkardığı anlam da duygusal yönden kalbimizi etkiler. 
İşte bu etki, insanlar üzerinde bir algı oluşturur. 
Toplumları etkilemek, sizin gibi düşünmenizi sağlamak istiyorsanız kurduğunuz cümlelerdeki anlam çok önem arz etmektedir.
Bunu en güzel İran asıllı Nörolog Nusret Pezeşkiyan şu hikaye ile açıklıyor:
Ülkenin birinde bir kral yaşarmış. Bir gece korkutucu bir kabusa uyanmış. Rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü görmüş.
Rüyasına pek bir anlam veremediği için, memleketin en ünlü rüya tabircilerini yanına çağırmış ve hepsinden tek tek rüya üzerine bir yorumda bulunmalarını istemiş. Rüyasını anlattıktan sonra, ilk rüya tabircisi şöyle demiş:

 "Ekselenslarım, siz yakın zamanda tüm yakınlarınızı kaybedeceksiniz."


Kral bu yoruma pek kızmış ve hemen rüya tabircisini sarayın soğuk ve karanlık zindanına attırmış. 

İkinci ve üçüncü tabirciler de aynı yorumu yapınca onları da zindana attırmış. Kralın bu durumdan tadı kaçmış. Dördüncü tabirciyi de saraya çağırmış. Bu rüya tabircisi, diğer arkadaşlarının durumunu bilmekteymiş. Kral buna da rüyasını anlatmış. Rüya tabircisi: 

"Kralım, gördüğünüz rüya, tüm yakınlarınızdan uzun yaşayacağınız anlamına geliyor" demiş. 

Kral sevinmiş, rüya tabircisine yorumu için bir kese altın vermiş ve ona teşekkür ederek evine göndermiş.

Rüya tabircisi saraydan bir kese altın ile döndüğünde, insanlar şaşırmış: 

"Sen bu kadar ödüllendirilmeyi nasıl başardın? Krala diğer tabirciler de farklı bir şey anlatmadın ki..."
Rüya tabircisi: "Rüyanın manası farklı değil ancak söyleyeceğiniz şeyi nasıl söyleyeceğiniz önemli. Asıl sır orada..." demiş. 
Anlam aynı olmasına rağmen farklı cümle kurarak kralın düşüncesinde farklı bir algı oluşturmuş. İşte Nörolog Nusret Pazeşkiyan algı yönetiminin bu hikaye ile ne kadar etkili olduğunu vurguluyor. 

Siyasetçiler de kurdukları cümlelerdeki kelimeleri bizlerin düşünmelerini istedikleri şekilde özenle seçerler. Yani toplumların bir konu üzerinde nasıl düşüneceğine medyayı da kullanarak onlar karar verirler. Ve düşünmeyen toplumlar bu algı yönetiminin ağına çabuk düşerler. 
(Sokrates'in demokrasi üzerine yaptığı yorumu bu yazıyı okuduktan sonra daha iyi anlayacağınızı umuyorum.) 
Siyasetçiler demişken; halihazırda güncel bir olayı nasıl manipüle ettiklerini, zihnimizde nasıl bir algı oluşturduklarını hep birlikte görelim. 
İşte size bu aralar en çok kullanılan "göç" kelimesi... 
Bu kelimenin sözlük anlamı: "Herhangi bir sebeple insanların bir yerden başka bir yere taşınmasıdır." Bu kelime her insanda aynı algıyı oluşturur ve masum bir kelimedir. O yüzden bu kelimenin içinde olduğu bir cümleyi kalbimiz, (vicdanımız da diyebiliriz) yumuşak, insani bir tavır gösterir. 
"Suriye'den göç eden insanlar." cümlesini sıklıkla duyuyoruz, aslında kasıtlı olarak duyuruluyor da diyebiliriz. Çünkü cümle içinde bu "göç" kelimesini kullandığımızda aklımız bu kelimenin anlamını analiz yaparken sözlük anlamı üzerinden yorumlar. 
Yani bu kelime bize; "Suriye'den herhangi bir sebeple taşınan insanlar" algısını verir. 
Oysa Suriye'den Türkiye'ye bir göç hasıl olduğunu söyleyemeyiz, göçten ziyade bu bir kaçıştır. Bu kaçış ise masumane değildir; vatan savunmasından kaçıştır, düşmandan kaçıştır ki her ülkede savaştan kaçmanın cezasının ne olduğu, savaştan kaçanlara ne ile hitap edildiği herkesçe bilinmektedir. 
Şimdi cümleyi şu şekilde tekrar kuralım: "Suriye’den vatanını bırakıp savaştan kaçan insanlar." Bu cümle aklımızda farklı bir anlam oluşturdu. Bu anlam, vicdanımızı sızlatmadığı gibi siyasilerin kime yardım ettiği açığını da kolaylıkla anlamamızı sağladı. 
Savaştan kaçanların hatalı olduğu gibi onların da (siyasilerin) hatalı olduğunu bariz bir şekilde ortaya çıkarıyor. Bu "göç" kelimesini sosyal medyada sıklıkla vurgulayarak insanların aklına sokma çabası da bu yüzdendir. Bir hatayı örtme çabası...
Bir arkadaşımla sohbet esnasında etrafımızda gördüğümüz Suriyelileri işaret ederek, "İnsanaların vatanlarından göç etmek zorunda olmaları ne kadar üzücü" dedi. 
"Hayır" dedim; "Onlar göç etmedi."
"Nasıl yani?" dedi şaşkınlıkla...
"Onlar göç etmedi, onlar kaçtı. 'Göç etmekle' 'kaçmak' aynı şeyler değil. Sen haberlerde hep bu şekilde duyduğun için zihninde farklı ve masumane bir anlam oluşuyor ki bunu kasıtlı yapıyorlar" dedim. 
"Bunu bir düşüneceğim" dedi. Konu hakkında geri dönmedi hâlâ düşünüyor sanırım...
Biz savaştan kaçanlara değil göç edenlere yardım ediyoruz algısı, ne kadar da masum değil mi? İstenilen şey de tam bu aslında. 
Algı yönetmenleri bizim düşünmemizden ziyade karar vermemizi ister. 
İşte siyasetin algı yönetimi budur. Buna, kelimelerin anlamları üzerinden insanların zihinlerini yönlendirmek ve bu sayede hatalarına haklılık kapısı açmak çabası da diyebiliriz. 
Algı yönetimini başka etkenler için de düşünebiliriz. Ekonominin kötü oluşunun durgunluk olarak ifade edilmesi gibi. Kötü ekonomi değil de durgun ekonomi, ne kadar masum... Ve daha bir çok şey...
Ben bu algı yönetimi işinin bir aldatmaca olduğunu düşünüyorum. 
Gerçekten de etrafımıza baktığımızda tavırlar, düşünceler öyle gibi...
Siyasetçiler düşünmeyen insanlara duymak istediklerini duyururlar. Kralın duymak istediği gibi... Yukarıda geçen mezkur hikayede kral biraz düşünse doğruyu bulacaktı ama o duymak istediği şeyi duymuştu ve üzerine düşünülecek bir şey yoktu...
Medyada kurulan her cümlenin zihinlere verdiği anlam ve kalplere yansıyan tarafının masum olması, insanlar tarafından hataların kabul görmesine yol açıyor. O yüzden özellikle siyasilerin ağzından çıkan, medyada çokça tekrar edilen cümleleri iyi analiz etmemiz gerekiyor, gerekirse kelime kelime analiz etmemiz, üzerinde tarafsız olarak düşünmemiz gerekiyor, aksi takdirde bir hatayı bile savunabiliriz...