Asi kurdun önünde iki seçenek vardı. Ya düzene uyup ehlileşecek ya da düşlerinin peşinden gidecekti. Kararı belliydi: Firar edecekti! Ama nasıl?
Dolunayın aydınlattığı gecede, ormanın derinliklerinden dağın zirvesine doğru durmadan, dinlenmeden koşuyordu. Bir an önce oraya ulaşmak ve özgürlüğünü haykırmak için karşı konulmaz bir istek duymaktaydı. Bu arzunun verdiği güçle hızlandıkça hızlandı. Bir vakitten sonra ayaklarının yere temas etmediğini hissetmeye başladı. Her geçen saniye ihtişamı daha da beliren zirveye yaklaştıkça kalbinin genişlediğini, ferahladığını, yükseldiğini fark etti. Galiba artık koşmuyor, uçuyordu.

Tam hedefine ulaşmak üzereydi ki gözlerini açtı. Etrafında demir parmaklıklar ve birlikte yaşamaya mecbur bırakıldığı diğer kurtlar vardı. Yine aynı düşü görmüştü. Uzun zamandır uykularında aynı ormanı, aynı dağı ve bir türlü ulaşamadığı aynı zirveyi görüyordu. Bu düş onun kaderiydi. Buna emindi.

Antalya Hayvanat Bahçesi’nin diğer sakinlerinin böyle düşleri yoktu. Asi kurdun kendilerine anlattığı özgürlük fikrini ise sakıncalı görüyorlardı. Asi kurt diyorlardı ona. Yaşlı kurt takmıştı bu ismi. ‘’Uyumsuz’’, ‘’sinirli’’ ve hatta ‘’kibirli’’ buluyordu asi kurdu. Hayvanat bahçesinin düzenine uymadığı, idare ile sorun yaşamalarına sebep olduğu ve fitne çıkararak düzeni bozduğu için ondan rahatsızdı.

Hayvanat bahçesinin bir düzeni vardı. Bu düzende, kurtların da diğerleri gibi özgürlükleri kısıtlanmıştı ama güvenli ve konforlu bir yaşam sürüyorlardı. Barınma ve yiyecek ihtiyaçları idare tarafından karşılanıyordu. Onlardan beklenen ise idarenin kontrolü altında tutulmaya ve ziyaretçilerin meraklı bakışlarına rıza göstermeleriydi. Asi kurdun düzeni eleştiren tavrı riskliydi. Bu tavrıyla sadece kendisini değil sürünün diğer üyelerini de tehlikeye atıyordu. Alışılagelmiş, kabullenilmiş düzeni bozmanın kime ne faydası vardı?

Önce hafife alınan, sonra yok sayılarak yalnızlaştırılan asi kurt, ‘’kurt esir olmaz’’ diyerek bakıcılara diş gösterdikçe kendi arkadaşları tarafından hain olarak görülmeye başlanmıştı. Çünkü bakıcılar, bu asi kurt yüzünden zorlanıyordu. ‘’Asi kurt ehlileşmezse açlığa talim edersiniz’’ diye tüm kurtlara gözdağı vermeye başlamışlardı.

Kurt kafesinde süren gerginlik, 1 Nisan sabahı birkaç kurdun birleşerek asi kurda saldırmasıyla zirveye çıktı. Asi kurt bu saldırı karşısında geri adım atmadı. Kurtları epeyce hırpaladı ama kendisi de yaralandı. Yaşlı kurt, kavga diğer kurtların aleyhine dönmeye başlayınca müdahale ederek onları ayırdı.

Bakıcılarsa kavgayı bitene kadar izledi. Ardından, yaralanmış ve yorulmuş olan asi kurdu etkisiz hale getirerek tecrit kafesine koydular. Ehlileşip düzene uyuncaya kadar tek başına kalmalıydı.

Asi kurdun önünde iki seçenek vardı. Ya düzene uyup ehlileşecek ya da düşlerinin peşinden gidecekti. Kararı belliydi: Firar edecekti! Ama nasıl?

Önce biraz dinlenmeli, kafasını toplamalı ve düşünmeliydi. Bu tecrit kafesi diğer kafeslerin uzağındaydı. Sessiz ve sabırlı hareket ederse bakıcıların dikkatini çekmeden bir kaçış yolu bulabilirdi. Bugün kendisine yemek verilmeyeceğini ancak hayatta kalması için su getirileceğini tahmin ediyordu.

Su, öğleden sonra geldi. Biraz tedirgin şekilde kafese yaklaşan bakıcıyı her zamankinden farklı şekilde sakince karşıladı. Tecrit kafesinin işe yaradığını düşünen bakıcı, alaycı bir bakış attıktan sonra uzaklaştı.

Bakıcının uzaklaşmasının ardından asi kurt kafesin zayıf demirlerini kafasıyla genişletmeye başlattı. Diğer kafeslere nispeten daha az korunaklı olan tecrit kafesinin demirleri yavaş yavaş genişliyordu. Asi kurdun zayıf olması işini kolaylaştırdı ve genişletmeyi başardığı demirlerin arasından çıkarak hayvanat bahçesini çevreleyen çitlere doğru hızlıca yürüdü.

Çitleri aşması kafesten çıkmaktan daha kolay oldu. Artık hayvanat bahçesinin sınırlarının dışındaydı. Esaret arkasında özgürlük önündeydi. Esaretten özgürlüğe doğru koşmaya başladı. Düşlerini kurduğu zirveye doğru durmadan dinlenmeden koştu, koştu, koştu...

1 Nisan akşamı haber sitelerinde şu haber yayınlandı:

"Döşemealtı ilçesi Nebiler Mahallesi'ndeki Antalya Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi'nde, gündüz saatlerinde kafesteki diğer kurtlarla boğuşan bir kurt, başka kafese alındı. Kafesten çıkmayı başaran kurt, saat 16.30 sıralarında hayvanat bahçesinin doğu çitlerini aşarak çevredeki ormanlık alana kaçtı. Durumu fark eden hayvanat bahçesi görevlileri durumu polise haber vererek yardım istedi. Veterinerler ve polis, kaçan kurdun bulunması için çevrede arama çalışması başlattı."

Bu haberin yayınlandığı sırada asi kurt, düşlerini süsleyen dağın zirvesinden özgürce güneşin batışını seyretmekteydi. Yemyeşil bir deniz gibi uzanan ormandaki tüm canlıların ona saygıyla baktığının farkındaydı. Sadece ormandakilerin değil, bizim de saygımızı kazanmıştı.

Ve sanki o güzel şarkı asi kurt için yazılmıştı:

Sen ki özgürlük kadar güzelsin

Sevgi kadar özgür

O güzel başını uzat göklere

Gül, güneşlere gül...