Anadolu bozkırının yanık benizli çocukları yüksek öğrenim için büyük şehirlere geldiler. Büyük şehir kültürü onlara "yaban" gelirdi. Uyum sağlayamama endişesi benliklerini ürpertirdi. Ama 68 kuşağı bunu yenmenin yolunu bulmuştu; adına "Ülkü Ocağı" denilen birlik kurdular. Batı rüzgarlarına karşı hoyratça direndiler. Üniversite kampüslerinde, öğrenci yurtlarında yörelerinden getirdikleri öz dillerini konuşmaya başladılar, "elma" demediler "alma" dediler, "şimdi" demeyenler oldu, "şincik" dediler... Mucur'un kara Türk'ü Bahattin Ergezer de "gıymatlım" hitabını büyük şehir kültürüne taşıdı.

Bu bir isyandı; Batı'dan esen yoz rüzgarlara karşı bozkır çocuklarının "Türkiye bizimdir, biz Türküz" isyanıydı... "Albay Türkeş"in önderlik ettiği, örgütlediği Ülkücüler önce üniversitelerde seslerini yükselttiler... Mucur'un kara yağız genci Bahattin Ergezer Ankara'da her toplantıda, her yürüyüşte, her birliktelikte vardı. Beraber ıslandığımız o yağmurlarda kimi zaman sağ yumruğunu sıkmış bir militan, kimi zaman arkadaşlarını kaynaştıran bir derviş, kimi zaman da "gıymatlım" hitabı ile bozkırın sesi oldu.

Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş:

"Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın?

Ben de gülemedim; yalan dünyada.

Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?

Ömrümü boş yere çalan dünyada."

Derken hem kendini hem de bizi anlatıyordu.

Bahattin Ergezer dünya imtihanını tamamlayıp ebedi aleme göçtü... Hemşehrisinin bu türküsünü her dinleyişte bundan sonra hep "Gıymatlım"ı hatırlayacağım... Çileye talip olan, Türk dünyasının olanca gamını derdini körpecik omuzlarına yükleyen, binlerce şehitle taçlanan o şanlı mücadelenin dava erlerini hatırlayacağım... Bu dünyada iktidar olamayan, umur görmeyen, sefa sürmeyen yanık benizli bozkır çocuklarını hatırlayacağım...

"Ah, yalan dünyada, yalan dünyada

Yalandan yüzüme gülen dünyada"

Bu dünyada gülemedin, gülemedik gıymatlı gardaşım!..

Öteki dünyada gülesin inşallah!..

Git güle güle Bahattin!..