CiddiGazete- Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

“Başta Cumhurbaşkanı ve Bahçeli olmak üzere iktidar ve koalisyon ortakları bu siyasi terör saldırılarını açık bir şekilde kınamaktan dahi imtina etmişlerdir.

Özdağ'a ve gazeteciler Sayın Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu'na Ankara'daki yönlendirilmiş bir grup tetikçi tarafından yapılan ‘sopalı ve silahlı' alçak saldırıyı sizlerin huzurunda tekrar kınıyorum.

AKP, MHP, DEVLET BAHÇELİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son zamanlarda sıklıkla asgari nezaket ve sorumluluk anlayışından uzak bir tutum içerisinde siyasi ve toplumsal barışı tehdit etmektedir.

Bu gücünü açık bir şekilde, milletin vermediği bir iradeyi AK Parti'den almış olmasından kaynaklanmaktadır. AK Parti bu duruma dur demediği sürece de Bahçeli bu üslubunu ve tarzını sürdürecektir. Davul AK Parti'nin omzunda, tokmak Bahçeli'nin elindedir. Ve istediği gibi çalmaktadır.

ERDOĞAN’IN TUTUMU

Erdoğan ise AK Partililere hiç itiraz etmeden dinlemelerini tavsiye etmektedir. Bahçeli kalkar AK Parti'nin Genel Başkan Vekiline açıkça hakaret ve tehdit eder; ne o genel başkan vekili kendi siyasi onuruna sahip çıkabilir ne de bir tek AK Partili Bahçeli'ye ‘Sen kime hakaret ediyorsun’ diyebilir. Ondan sonra da sağda soldaki bunamış, eski Türkiye artığı tiplerin saçma sapan laflarından büyük darbe tehditleri çıkarıp dururlar.

‘ERDOĞAN VE AK PARTİ BİR YOL AYRIMINDADIR’

Son saldırıların hedefi Gelecek Partisi olsa da bu saldırıların asıl hedefi; ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve ekonomimizdir.

Siyasi partileri hedefe koyan, gazetecileri tehdit eden, sokaklara şiddet salan ve siyaseti kriminalize eden yaklaşımın asıl hedefi de sorumlusu da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'dir.

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü kullanmakta, iktidar içindeki konumunu istismar ederek kişisel hesabını görmekte, ülkeyi ateşe atmaktadır. Bahçeli ve Perinçek, AK Parti ve Erdoğan'ı ‘suç ortaklığına' davet etmektedir.

Erdoğan ve AK Parti bir yol ayrımındadır. Eğer bu suç ortaklığını kabul ederlerse bu eski Türkiye artıkları ilk fırsatını buldukları anda en büyük darbeyi Sn. Erdoğan'a vuracaklarından emin olabilirsiniz. AK Parti bir an önce bu tehdit diliyle, bu mafya tarzıyla, bu düşman kafasıyla hareket edenlerle ne yapacağına karar vermelidir.

SÜLEYMAN SOYLU VE ABULHAMİT GÜL

Açıkça savcıların tehdit edildiği bir ülkede siz adalet bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz? Açıkça sokaklarda terör estirilen bir ülkede siz içişleri bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz? Siz bakanlık yapmak yerine Twitter'dan birbirinize laf sokasınız diye mi atandınız o makamlara!

Bir içişleri bir gün tweet atar açıkça kendisine imtiyaz ister, diğer gün başka bir tweet atar kendisini polis, savcı ve yetmez hakim yerine koyup ahkam keser. Bir ülkenin içişleri ve adalet bakanı Twitter’dan atışmaya başlamışsa o ülkede adalete ve kamu düzenine dair söylenecek söz kalmamış demektir.

‘BAHÇELİ VE BERAT ALBAYRAK DARBELERİ’

İlla darbe arıyorlarsa iki tane darbe oldu bu ülkede son iki yılda. Onların faillerinin peşine düşsünler. Birincisini Erdoğan'ın damadı, ikincisini de ortağı Bahçeli yaptı.

Damat ekonomiye darbe yaptı, ülkeyi yangın yerine çevirdi. Bütün mutfaklar yanıyor, esnaf yanıyor, çiftçi yanıyor, tüccar yanıyor. Sonra da Erdoğan affıyla kaçtı gitti.

Siyasette darbeyi ortağı yaptı. Ülke nefes alamıyor. Siyasi parti liderleri ölümle tehdit ediliyor, gazeteciler ve akademisyenler ölümle tehdit ediliyor. Mafya liderleri ortalıkta arzı endam ediyor. Sokak ortasında insanlara saldırılıyor, kan akıyor sonra da Bahçeli de Erdoğan affıyla hiçbir şey olmamış gibi iktidar ortağı olmaya, hatta iktidarın kayyımı olmaya devam ediyor. Bu ülkeye bu ikisinden daha büyük darbe vuran kimse olmadı.

ENFLASYON VE FAİZ

Dünyada hem gelişen hem de gelişmekte olan ülkelerde enflasyon ve faizler sıfıra düşmüşken; Türkiye'de enflasyon yüzde 14'ü, kredi faizleri yüzde 20'yi geçti.

Pandeminin başında hibe verilmesi gerekenlere kredi veren, krediye ihtiyacı olmayanı kredi almaya teşvik eden cahil ekonomi yönetimi ise Erdoğan affı ile kaçıp gitti. Yerine gelenler 3 yıldır oluşan itibar açığını kapatmanın yolunu faizleri yükseltmekte buldular. Hem de Sayın Erdoğan'a karşı. Görev dağılımı şöyle: Erdoğan da ha bire faize ne kadar karşı olduğunu söyleyip duruyor. Merkez Bankası ha bire toplanıp faizleri artırıyor. Sonra Erdoğan'a sorunca ‘Bunlar beni dinlemiyor' diyor. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'a sorunca da kargaların güleceği ‘Merkez Bankası bağımsızdır' şakasını yapıyor.

‘CAHİLİYYE LOBİSİ!’

Erdoğan ne zaman faiz lobisi dese biz anlıyoruz ki faizler artacak, zam yağmuru devam edecek. Ama siz bırakın bunların faiz lobisi boş laflarını, bunlardan daha büyük bir faiz lobisi yok zaten dünyada. Dünyanın ilk 25 ekonomisi içerisinde en fazla faizi veren ülke biziz, eğer bir faiz lobisi varsa bu koalisyon iktidarıdır, Erdoğan iktidarıdır.

Bu ne lobinin ismi nedir biliyor musunuz? Cahiliyye lobisi! Evet bugün bu iktidarın dönüştüğü şeyin ismi cahiliyye lobisidir zaten ancak böylesi bir cahiliyye lobisi elinde güzelim ülkemiz üç dört yılda tanınamaz hale getirilebilirdi.

COVID-19 AŞISI

Bu iktidarın ülkenin acil gündemini konuşmamak için yapmayacağı şey kalmamıştır. Aşı krizi devam etmektedir. Günde 1,5-2 milyon kişiyi aşılayacağını ilan eden bu iktidar bir haftadır ancak bir milyon kişiye aşı yapabildi.

Zaten birkaç gün daha devam ederlerse eldeki aşı bitiyor. İşte iki hafta önce, ‘Bakın yandaşlarınıza aşı yaptırmayın. Herkes ahlaklı bir şekilde sırasını beklesin’ dedik. Sözümüzü dinlediler. Allah razı olsun. Bu sefer önce yandaşlarına vermediler. Doğrudan kendileri aşı oldular!

Her felaketin, her yıkımın, her depremin maalesef fırsatçıları, ahlaksızları ve vurguncuları hep olmuştur. Maalesef corona salgınında da durum değişmedi.

Farklı olan tek şey bu salgının en büyük vicdansızı ve fırsatçısının bizatihi iktidar olmasıdır. Bütün ülke, kronik hastalıkları olanlar, yaşlılar, her ay 5-6 bin yakınını coronadan kaybedenler aşı vurulmayı beklerken büyük bir arsızlıkla AK Parti MKYK'sı herkesten önce aşı vurulmuştur.

Bu iktidar corona fırsatçılığını, salgın vurgunculuğunu kendisine yakışır bir şekilde kimseye bırakmamıştır. 80 milyon aşı beklerken öncelikli olarak aşılanmaları kendilerine çok yakışan bir uygulama olmuş.

KAPANAN DÜKKANLAR

Pandemi dönemiyle de çalışan nüfusun üçte biri yoksul hale geldi. Nüfusun üçte biri ise 2 günde bir et/tavuk/balık içeren öğüne erişememekte.

Bu veriler ortada iken aile ve çalışma bakanı Türkiye'de yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını, Cumhurbaşkanı kapanan dükkanlar ve şirketlerin olmadığını iddia edebiliyor. Belli ki hepsinin gerçeklikle bağı kopmuş.

Sormak isteriz, kapanan dükkan ve şirket yoksa 3,7 milyon çalışan ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği alarak keyfinden mi evde oturmakta? Ama bu sorularımızın bir muhatabı var mı emin değiliz? Çünkü Sayın Erdoğan zerre umursamıyor, ‘Ben söylerim geçerim’ diyor. Millet yoksulluktan kırılıyor, faturaların altında eziliyor, mutfağında yangın var; Sayın Erdoğan ‘Eve ekmek götürme diye bir sorun yok, abartmayın' diyor.

Restoranlar kapanmış, kafeler kapanmış, büyük bir kısmının bir daha açması da mümkün değil ama Sayın Erdoğan kapanan dükkanların varlığına inanmıyor.

‘2002'DEKİ AK PARTİ'DEN ESER KALMAMIŞTIR’

2002'nin AK Parti’si bugün olsa Bahçeli ‘Kapatalım’ der Erdoğan’ı gayri milli ve terörist ilan eder. Böyle demiyorlarsa bir tek sebepten dolayıdır çünkü AK Parti kapatılmıştır. Bugün AK Parti tabelası yazan partinin 2002'deki AK Parti ile zerre alakası yoktur. Zaten AK Parti'ye bakan ve kendisini kandırmak istemeyen hiç kimse AK Parti'yi görmemektedir. Maalesef AK Parti'nin üzerindeki Bahçeli vesayetini, Bahçeli mührünü ve Perinçek gölgesini görmektedir. Bugün AK Parti geçmişini inkar ettiği ve geleceğini yok edebildiği ölçüde var olabilen bir yapıya dönüşmüştür. 2002'deki AK Parti'den eser kalmamıştır.”