Değerli dostlar;

Hani bir zamanlar bir Bekri Mustafa vardı ya!..

Hani şu; padişah 4.Murat ile kıyıda köşede birçok içki anıları olan...

Hani;

Yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçerken zorla imam yapılan...

Hani;

Küçük Ayasofya civarında bir caminin önünden geçerken musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında sarığı, sırtında cübbesiyle ordan geçen Bekri Mustafa'yı hoca zannederler;

Kolundan tutup çevirirler Bekri'yi;

- Başında sarığın var, gel bizim şu cenaze namazını kıldır da cenazemizi kaldıralım...

- Ben hoca değilim ki!..

- Sarıklı, cüppeli bir adamsın kıldır şu namazı…

- Efendiler doğru söylüyorum ben hoca değilim...

- Amma uzattın imam efendi, kıldır şu cenaze namazını...

- Peki o zaman, saf tutun...

- Allahuekbeeeer...

Namaz biter ve mevtanın üzerindeki örtüyü kaldırıp kulağına bir şeyler fısıldar...

Halk merakla sorar...

- Ne dedin mevtaya?..

Bekri Mustafa gülerek cevaplar: "Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar..." dedim...

İşte o Bekri Mustafa vardı ya!..

Hani;

Yine bizim Bekri Mustafa, elinde şarap testisi kuytu bir yerde demlenmektedir...

4. Murat ise yine tebdili kıyafet denetimde...

Görür Bekri’yi ve varır yanına...

Padişahı görünce testiyi arkasına saklar Bekri Mustafa...

Padişah, "Sağ elini uzat" der...

Bekri sağ elindeki testiyi sol eline alır ve uzatır...

Padişah bu kez, "Sol elini de uzat" der.

Bekri testiyi sırtı ile duvara sıkıştırır ve sol elini de uzatır...

Padişah, "İki adım öne gel" deyince, Bekri Mustafa artık dayanamaz ve;

"Benimle oynama Murat, testiyi kırdıracaksın" diyen Bekri Mustafa vardı ya!..

Hani;

4. Murat, yine tebdil-i kıyafetle, ücra köşede bir meyhaneyi basmış. Kapıdan içeri giren Sultan Murat'ı tanıyan Bekri Mustafa, yakalanmamak için başındaki kavuğu çıkarıp, masanın üzerindeki kadehin üzerini örtmüş...

Durumu fark eden 4. Murat, kaş göz işaretiyle; "Bu ne?" diyerek kavuğu göstermiş...

Bekri Mustafa sakince;

“Settarül üyub" (Ayıpları örten) diye cevap vermiş...

Bekri bu... Sağ eli kaftanının içinde tesbih çekiyor bir yandan da...

Sultan, Bekri’nin elindeki tesbihi göstererek yine kaş göz işaretiyle;

- "Elindeki ne?.."

- "Cilâü’l gulûb" (Kalplerin cilası)

Padişah bu kez başını sallayarak;

- "Peki şimdi ne yapacağız?.." der...

Bekri Mustafa'nın cevabı hazırdır;

- "Gaffarü’l zünûb" (Günahları affeden)

Allah'ın sıfatları ile cevapları alan Sultan Murat'ın bir kez daha affettiği içkicilerin piri Bekri Mustafa vardı ya!..

Hah işte o Bekri Mustafa, daha önce yazmıştım, Eminönü'nde Zindan Han'ın yan tarafındaki İspark'a ait otoparkın içinde Şeyh Abdürraif Samadani ile birlikte BEKRİ MUSTAFA HAZRETLERİ tabelası altında yatıyordu...

Şimdi geçen iki senelik süre içinde Bekri Mustafa'nın Allah katında bilmem ama kul katında mertebesi yükselmiş:

Ne mi olmuş?..

EVLİYA...

Vallahi de billahi de yalan değil...

Sarhoşların piri Bekri Mustafa bu kez gerçekten EVLİYA olmuş...

İşte ispatı aşağıdaki şu fotoğrafta...

İstanbul Kültür Müdürlüğü mü, Vakıflar Genel Müdürlüğü mü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi mi, Fatih Belediyesi mi artık hangi kurum ise; içkicilerin piri Bekri Mustafa'yı da EVLİYA yapmış!..

Gittim, gördüm, duamı ettim ve fotoğrafladım...

Eeeeyyyy sarhoşlar...

Eeeeyyyy içkiciler...

Eeeeyyyy kocaları içkiyi bıraksın diye Bekri'nin mezar toprağından alıp kocalarının içtikleri suya karıştıran kadınlar...

Artık sizin de bir evliyanız var...

Orada yatıyor...

Eminönü'nde...

(Türbe)sinde şöyle yazıyor:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

EVLİYA

BEKRİ MUSTAFA HAZRETLERİ

KABRİ ŞERİFİ...

RUHUNA EL FATİHA...

Eveeet işte böyle dostlar...

İstanbul'da yüzlerce ne idüğü belirsiz mezara evliya yaftası yapıştıran zihniyet, Bekri Mustafa'yı da EVLİYA yaptı...

Ders çıkarılır mı?..

Bilmem...

Sağlıklı günler diler, vatandaş Halis Güler

Selamlar, sevgiler...