Hayat çok ilginç. Dün MHP'den ayrılırken hemen herkes aynı konuda dertliydi: Kaç yıllık arkadaşları, maziyi hiçe sayarak İyi Parti’ye giden arkadaşlarına hakaretler ediyor, o çaylar hiç içilmemiş, o ekmekler hiç paylaşılmamış gibi giden herkese "hain" yaftası vuruluyordu.

Bugün yine aynı noktaya geldik. Bu sefer hakaret edenler, dün kendilerine hareket edilenler. Bu sefer dostluğu hiçe sayanlar, dün dostluk hiçe sayılıyor diyenler.

Ben o zaman da yani İyi Parti kurulurken de tek amaç bir Cumhurbaşkanı çıkarmaksa bağımsız bir aday olsun şeklinde fikrimi ifade etmiştim. Ama yeni bir parti kuruldu, lideri yüzde 7 oy alabildi. Peki ne oldu? Yeni makamlar, yeni koltuklar hizmete sunuldu. Yeni bir çıkar lobisi oluştu, yeni bir ruhban sınıfı ortaya çıktı.

Bir kez daha gür sesle tekrarlayalım. Var mısınız? Mevzu vatanda hepimiz ölelim; ama mevzu makamsa hepiniz ölün!

Ben aklım yettiği günden beri durduğum yerde, çıkarsız Türk Milliyetçiliği noktasında duruyorum ve makamlardan kendisini sıyıran bütün dostları da bu çizgide beklemeye devam edeceğim.

Ancak şunu söylemek isterim ki bugün asıl hedef oturulacak koltuklar olmuştur. Hedef Kızılelma değildir, hedef Turan değildir. Hesaplar siyasidir, hesaplar şahsidir. Türkçülük adına açılan hesap defterleri yırtılıp atılmıştır.

AK Parti’nin yanında olmayın AK Partili olun, CHP’nin yanında durmayın CHP’li olun. Olun ki bu tiyatro bitsin, ne siz savrulun ne de kimseyi kandırın. Olun ki bu oyun son bulsun.

Benim için Ülkücülük hukuku, beşeri ilişkilerin en üst makamındadır. Nerede olursa olsun, kiminle olursa olsun ülküdaşlarımı sevmeye devam edeceğim; ama tabii ki uzaktan.

Nasıldı o şarkı?

Seni uzaktan sevmek,

Sevmelerin en güzeli...