Eeeeyyyy ahali;

200 gramlık ekmeği 3 liradan yiyen ahali...

Soğukta saatlerce ucuz ekmek kuyruğu bekleyen ahali...

Eti gramla almak zorunda kalan ahali...

Daha düne kadar 50-60 liradan satılan 5 litrelik sıvı yağı 150-200 liradan almak için marketlere hücum edip yağmalayan ahali...

Bir margarin yağı 11 liraya alan ahali...

Hıyara 35 lira veren ahali...

3 tarafı denizle çevrili olmasına rağmen balığın kilosunu 200 liraya yiyen - yiyemeyen ahali...

Tarım ve hayvancılık ülkesi iken etini ithal eden ahali...

Samanını ithal eden ahali...

Bağını, bahçesini ekemeyen ahali...

Tarlasını, tumpunu işleyemeyen ahali...

Mercimeğini, buğdayını, fasulyesini ithal eden ahali...

Akaryakıta her Allahın günü gelen zammı alkışlayan ahali...

Düne kadar 1980 öncesi gaz, mazot, benzin zamlarını ve kuyruklarını hükümetlere bağlayıp da eleştiren, bugün ise "Bu benzin, mazot zamlarını hükümet yapmıyor" diyerek kendini kandıran parti marabası ahali...

Bütüün zamları muhalefete bağlayan ahali...

Çöken ekonomiyi Avrupa ile kıyaslayan ahali...

Enflasyonun altında inim inim inleyen ahali...

Doğalgaz faturasını ödeyemeyen ahali...

Elektrik faturasına para bulamayan ahali...

Kirasını veremezken, yalıda oturanı savunan ahali...

Kışı battaniye altında geçirirken villasında keyif çatana yalakalık yapan ahali...

Sofrasında bin çeşit yemek yiyenin, bir tas çorbaya muhtaç olana, "Haline şükret" dediği ahali...

Minibüs parası bulamazken, haramla dolarını, eurosunu istifleyeni savunan ahali...

Fırsatı ganimet bilip, kapı komşusunu bile kazıklayan ahali...

Dövize endeksli yaşamaya alışan - alıştırılan ahali...

Gözünün içine baka baka yalan söyleyeni alkışlayan ahali...

Evine bir kilo peynir götüremezken, para baronlarını şakşaklayan ahali...

Fabrikaları çalınırken umursamayan ahali...

Toprağı çalınırken sessiz kalan ahali...

Ormanları talan edilen ahali...

Evi, malı, mülkü haczedilen ahali...

Hırsızı, beyefendi yapan ahali...

Soysuzu, asilzade ilan eden ahali...

Namussuza, namuslu diyen ahali...

Şerefsize, şeref payesi veren ahali...

Adaleti çalınırken kılını kıpırdatmayan ahali...

Rahmetli Aziz Nesin'in dediği gibi kazık kendisine girmedikçe, başkasının yediği kazıkla ilgilenmeyen ahali...

Dini çalınan,

İmanı çalınan,

Ahlakı çalınan,

Vicdanı çalınan,

Ekmeği çalınan,

Aşı çalınan,

Evlatları çalınan,

Umudu çalınan,

Geleceği çalınan,

Hayalleri çalınan ahaliiiii;

Size söylüyorum sizeeee....

Bakın size bir Hace Nasreddin kıssası anlatayım...

Okuyun, okuyun...

Düşünün, idrak edin...

Ders çıkarın...

Her ne kadar Timur Han ile Nasreddin Hoca aynı dönemde yaşamasalar da Anadolu halkı öyle bilmiş, öyle anlatmış dilden dile...

Emir Timur, Nasreddin Hoca'nın yaşadığı Akşehir'e bir fil hediye etmiş, ahalinin zor işlerini görsün diye...

Akşehirliler bir sevinmişler, bir sevinmişler ki sormayın...

Emir Timur'a her gün yatıp kalkıp dua ediyorlarmış...

Gel zaman, git zaman fil ile başa çıkamaz olmuş ahali...

Fil; ne tarla bırakmış, ne bağ, ne bostan...

Her tarafı harap etmiş...

Akşehirliler perişan...

Koşmuşlar Hace Nasreddin'in yanına...

- Aman hocam kurtar bizi...

- Ne ola ki!..

- Hocam, Aksak Timur'un hediye ettiği fil var ya!..

- Eeeee. Öldü mü yoksa!..

- Aman hocam ne ölmesi, bizi mahvetti... Ocağımızı söndürdü... Ne tarla bıraktı, ne bağ, ne bahçe. Mahvolduk, perişan olduk...

- İyi ama Emir Timur fili hediye ederken "Ben istemeyiz, bakamayız" dedim. Siz beni dinlemeyip büyük bir coşkuyla kabul ettiniz... Şimdi gelmiş benden yardım istiyorsunuz. Ne yapayım...

- Sen bilirsin hocam, biz ettik sen etme... Aksak Timur seni dinler. Var git derdimizi anlat, alsın fili bizden...

Nasreddin Hoca, düşünmüş, taşınmış ve ahaliye demiş ki;

- O halde hep birlikte gidelim, derdimizi anlatalım...

Bütüüün ahali anlaşmışlar...

Hoca Nasreddin önde, ahali arkada Timur Han'ın otağına varmak için yola düşmüşler...

Timur'un otağına yaklaştıkça ahali arkadan tüymeye, sıvışmaya başlamış...

Hoca tam otağdan içeri girecek, arkasına bir dönmüş ki kimsecikler yok...

Girmiş içeri, Emir Timur ayakta karşılamış hocayı...

- Buyur hocam, bir emrin mi var...

- Estağfirullah Emir, bir ricam var...

- De hele nedir rican hocam!..

- Emir, hediye ettiğin filden ahali çok memnun kaldı. Pek sevindiler... Yalnız hayvancağız tek kaldı. Ahali çok üzülüyor, Emirimize söyle de file bir dişi eş göndersin diyorlar...

Emir Timur, ayağa kalkar ve hocayı yolcu ederken; "Hiiiç meraklanma hocam, hemen bir tane de dişi fil gönderiyorum. Var git ahaliye müjde ver" der...

Hoca teşekkür eder ve dışarı çıkar...

Giderken sağa sola sıvışanlar, tüyenler hocanın etrafını sarar...

- Hocam, ne oldu, Emir fili geri alıyor mu?..

Hoca Nasreddin, bu ikiyüzlü ahaliye şöyle bir bakar ve;

- Müjde!.. Dişi fil de geliyoooor...

Eveeet, ahali;

Şimdi; kafayı sıyırmış vatandaş Halis Güler diyor ki;

Yukarıdaki Nasreddin Hoca kıssasından ders çıkarır mısınız?..

Siz bilirsiniz...

Peki bir şey anladınız mı?..

Onu da bilmem...

Ama yok, eğer anlamadıysanııııız!..

O zamaaaan;

Haydi yalvaralım;

"Kurban olam Emir Timur,

Bize bir fil daha gönder!.."

Çünküüüü;

Bize her şey müstahaaaak!..