Cumhuriyetin birikmiş sorunlarının üzerine son 20 yılda üst üste yapılan hatalar da eklendiğinde karşımıza çıkan şey bir enkaz tablosu oldu.

Bazen "Onu da hesaba katmışlardır elbet" dediğimiz basit şeylerin bile hiç akla gelmediğini görüp, ülkemiz adına üzüldük. Bazen "Bu sefer olacak inşallah" diyerek daha sonra kendi saflığımıza kızdık. Sonuç olarak kökleşmiş sorunlar önümüzde duruyor.

Türkiye gibi güçlü bir ülkenin elbette her zaman bir çıkış yolu vardır. Türkiye için çareler asla tükenmez; ancak zaman kaybettikçe ödeyeceğimiz bedeller de artıyor. Bu ağır bedelleri nasıl, ne şartlar altında öderiz bilemeyiz; ancak bildiğimiz şey ülkece çok ama çok zorlanacağımız.

Bugün 19 Mayıs. Dün Sayın Akşener'in gençlerle beraber Anıtkabir'e yaptığı ziyareti görünce doğrusu içim umut doldu. Dedim ki "Sizden önceki kuşaklar sizin gençliğinizi düşünmediler, umarım siz onların emekliliğini düşünürsünüz."

Şüphesiz gençliğin dinamizmini doğru yöne kanalize etmek ve yeteneklerinden en doğru şekilde yararlanmak ise bir tecrübe istiyor. İşte dün o gereken tecrübeyi taşıyan lideri ve gençlerin o dinamizmini gördüm ve ülkem adına sevindim.

Şartsız bir gerçek vardır: Hastalığı iyileştirebilmek için teşhisin doğru yapılması gerekir. Eğer teşhis yanlış yapılırsa, tedavi de yanlış uygulanacak ve hastalık bünyede daha fazla yayılabilecektir.

Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan da sorunları doğru teşhis etmek ve tedaviyi gerektiği gibi uygulamaktır.

Yapılması gereken şudur. "Tecrübe" sorunu teşhis edecek, "dinamizm" tedaviyi uygulayacak.

Milletin özlem duyduğu, insanmızın ihtiyacı olan yönetim tarzı hiç uzakta değil. Güzel günler yalnızca bir seçim günü kadar yakın...

Güzel bir söz vardır: "Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin." Gerçekten de bu sözü bugünlerde daha fazla içselleştirmeliyiz. Şahsen ülkemizi o güzel günlere ulaştırmak için ben de bütün benliğimle, milletim adına daha çok çalışacak, daha çok çabalayacağım.

Bu, Türk tarihinin bizlere davetidir.