Türkiye'nin nasıl bir uçuruma sürüklendiğini gösteren üç fotoğraf var.

Birinci fotoğraf Yalova'dan...

Yalova'ya bağlı Kadıköy beldesinin Belediye Başkanı Mehmet Şahin, camide kahvaltılı bir seçim toplantısı düzenledi. Kadıköy Yeşil Camii içerisinde yer sofrası kuran AKP'li Belediye Başkanı Mehmet Şahin, seçim çalışmasını cami içerisinde sürdürerek, yapacakları çalışmaları cami cemaatine kahvaltılı toplantıda anlattı.

camide-parti.jpg

İkinci fotoğrafı, Meclis'te yapılan Adalet Komisyonu görüşmelerinde konuşan CHP Çorum Milletvekili Tufan Köse şöyle anlattı:

"Yargı çok politize oldu. Herkes önemli davalarında AKP'li avukat arıyor, önceden cemaatçi avukat arıyorlardı, şimdi Ak Partili avukat arıyorlar. Benim de bir davam olsa ben de Ak Partili avukat tutacağım. Çünkü bir şekilde etkileyebiliyorlar. Bu gözle görülür hâle geldi. İktidar kendisine yakın insanları belli yerlerde görmek ister ama bu, yargının en alt basamağına kadar sirayet etmemeli.'' 

Üçüncü fotoğrafı ise eski CHP Trabzon milletvekili Haluk Pekşen, Twitter hesabında yayınladı. Bir askerî birlikte 15 Şubat 2019'da çekilmiş bir fotoğrafta arka planda Türk bayrakları ile birlikte Atatürk ve Tayyip Erdoğan posterleri asılmış görünüyor. "Ne var bunda?" denilebilir ama Erdoğan sadece Cumhurbaşkanı değil ki aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı!

***

orduda-parti.jpg

Konuyu, yakın tarihte Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, Yeniçağ'da 13 Haziran 2018 tarihli yazısında incelemiş ve şöyle demişti:

"AKP'nin on altı yıllık iktidarında siyasetin sokulmadığı hiçbir alan kalmamıştır. Okula, camiye, adliye sarayına, kışlaya siyaset girmiştir. Siyasi partili yargı mensupları, siyasi partili okullar, siyasi partili rektörler, siyasi partili imamlar, siyasi partili valiler bütün haşmetiyle icra-i sanat eder haldedir.

Mustafa Kemal 1908 yılında Selanik'te siyasete batmış İttihatçıların kongresinde şunları söylemişti: 'Ufukta tehlike bulutları görüyorum. Ordunun siyasete karışması işi artık bitmelidir. Asker kışlasına, siyasetçi siyaset sahnesine dönmezse, her şey mahvolur.' Nitekim her şey üç sene sonra Balkan Savaşı patladığında mahvolacaktır."

***

Deniz Baykal, sağlıklı günlerinde, 2010 yılında partisinin Erzurum il kongresinde yaptığı konuşmada, üç uyarıda bulunmuştu:

DİN VE SİYASET: Türkiye'nin bir anayasa ve hukuk düzeni bulunuyor. Din, kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kimliğimizi siyasetin bir parçası haline getirmeyelim. Bu konuda bugünkü iktidarın ciddi hataları var. Cami ve siyaset ayrılmalı. Türkiye'nin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor.

KIŞLA VE SİYASET: İkinci temel ilke ise siyasetle kışlanın ayrılmasıdır. Kışlaya siyaset sokmayacağız. Askerlik ayrı siyaset ayrı... Eğer siyasetle ordu ilişkisi çığırından çıkarsa, Allah muhafaza Balkan Savaşı'nda başımıza gelenler olur.

HUKUK VE SİYASET: Üçüncü hassas olunması gereken nokta ise siyaset-mahkeme ilişkisidir. Siyaset mahkemeye de girmemelidir. Eğer mahkemeye şu veya bu biçimde siyaseti sokarsak, bunun acısını hepimiz birlikte çekeriz. Yani mahkemeye çıkarken hiçbirimizin aklından acaba bu hâkim hangi partiden diye bir soru gelmemelidir.

CHP'nin şimdiki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da benzer uyarıları sık sık yapmaktadır.

Fakat iktidar hiçbir uyarıyı dinlememekte, yargıyı, orduyu ve okulu siyasallaştırmakta, Türkiye'yi parti devleti haline getirmektedir. Bu gidiş tehlikelidir ve 15 Temmuz 2016'daki cemaat devleti girişiminde olduğu gibi vahim olaylara sebep olacaktır!