Türkiye; eğitimin pahalı olduğunu düşündüğünden, cehaletin bedelini ağır ödüyor.

Bunda da milletine yabancı yarı aydınların rolü çok büyük.

En son Fatih isminin sonuna Nurullah ekleyerek etrafına nur saçtığını iddia eden bir cemaat liderinin yediği herze ile cehalet bütün boyutları ile ortalığa bir kez daha saçıldı.

Dün Feto'yu yaşadık, bu gün Uşakkileri... Daha önce yaşananları saymak istemiyorum.

Cemaatler ve liderleri, kendi nefsini yenememiş insanların nefs eğitimi vermesi, ellerini öpen insanların cennete gideceğini müjdelemesi, cehennemde yanmaz kefen satmaları gibi bir sürü zırva ile Allah'a ortaklık koşmak sureti ile şirkin içinde debelenmelerinin yanında, çocuk istismarları bu işin tuzu biberi oluyor.

Maddi, manevi halkı sömürmeleri; hepsi ama hepsi cehaletin eseri...

Sadece fertlerin sömürülmesi olayı değil, devlete de "ortak" olmuş bu yapı, ülkenin ileri hamle yapmasına en büyük engel teşkil ediyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Çocuk ve din istismarcılarına karşı yaptığı basın açıklamasında, "İlim ve irfan ile alakası olmadığı halde, kendilerine menfaat devşiren din istismarcılarına karşı da aziz milletimizi bir defa daha uyarıyoruz. Hem dini duygu ve değerlerimizin hem de gözbebeğimiz olan çocuklarımızın istismara karşı korunması için herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz" diyerek kamuoyuna duyuru yapıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulması gereken soru şudur:

Bu ve benzeri yapılanmalar veya ilimden nasibini almamış sahtekar insanlar, bir günde mi ortaya çıktılar. Gerçek "dindar" insanların daha ne kadar istismarına göz yumacaksınız?

Bunlar ile mücadele sizin aslı göreviniz değil mi? Bu çerçevede ne gibi çalışmalar yaptınız veya halkı irşad ettiniz.

Bütün bunlardan siz mesul değil misiniz?

Bütün bu sorular eğitimin bütün sorunlarını öğretmen maaşlarına endeksliyen Milli Eğitim Bakanlığı içinde geçerli!..

TARİHTEN BİR YAPRAK

Atatürk, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar; "Kimdir bu?" Vali yanıt verir; "Efendim kendisi Şıh’tır. Yörede çok hatırlısı vardır."

Atatürk Şıh’ı yanına çağırır ve “Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan” der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir.

Şıh; “Emrin olur Paşam” diyerek yerine çekilir.

Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya’daki Şıh’ı hatırlar ve Valiyi telefonla arayıp durumu sorar.

Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh’ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını, aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır.

Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği’ne tebliğ etmesini ister.

Ertesi gün Amasya’dan bir haber gelir ki; Şıh Efendi Ata’yı görmek üzere Ankara’ya yola çıkmış.

Şıh gelir. Ata’nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka görünüme bürünülmüştür.

Atatürk’ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata’ya sorarlar; “Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?"

Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; “Dün akşam Amasya Valiliği’ne bir yazı gönderdim ve Şıh’ı Afyon’a vali atadığımı bildirdim” der. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh’a vermesini söyler.

Yazıda söyle yazmaktadır; “İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna 40 yıllık sakalından vazgeçebilen, yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla...(Tarih Dergisi, 2018)

İslâm dinine ve Türk milletine büyü hizmetler etmiş bu büyük insanın şu sözü hepimizin kulağına küpe olmalıdır:

"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir."

Kutsal kitabımız Kurân 'ı Kerim'den "ilme'l yakin"den geçen bahisle diyoruz ki; "Hakk'a" giden yol ilimden geçer.

Allah adına yargılayan, Allah adına infaz edenler, Allah'a ortak olmaya çalışanlar, Allah'ın üzerinden ticaret yapanlar, insanlara fiziki ve manen tecavüz edenler...

Allah sizleri Kahhar ismiyle kahretsin!

İnşallah bu millet aydınlanır ve gerçek İslâmı yaşar.

Ne mutlu Türk'üm diyene!..