Gün geçtikçe, cehaletin vahşi öfkesi şiddetini artırıyor... Okurken veya toplum içinde şahit olduğumuz bu çarpık düzenli manzara, çirkin yüzünü bizlere sergilerken hayretle bakıyor ve "Pes doğrusu" diyerek izlemeye mecbur bırakılıyoruz.

Bu ülkenin değerli şairlerinden Nazım Hikmet'in "Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman" sözünün; insanlık düşmanlarına neden yazıldığı da ortada...

Kamu sağlığını sağlayan doktorlara, kamunun savunmasını yapan avukatlara, kamunun sesi olan gazetecilere yapılan fiziksel ve dil şiddeti can sıkmaya toplumu derinden yaralamaya neden oluyor.

Konya Şehir Hastanesi'nde öldürülen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya hakkında yazılan bir yazı dikkatimi çekti. Adem Kablan adındaki vatandaş, evrende gereksiz yer işgal eden kirli üslup ile yazılmış iletisini paylaşmaktan haya duymamış! Bu lümpen, Kur'an'ı Kerim ve değerler eğitimi verdiğini iddia eden Arapça hocası, araştırmacı yazar ve editörmüş!

Paylaşımını son derece itici, ayrıştırıcı, ötekileştirici buluyor ve kınıyorum.

Türk Tabipleri Birliği de bu ve bunun gibi cinayetleri önleyip sesini duyurmak amacıyla 7-8 Temmuz'da yurt genelinde sağlık çalışanlarının (Acil hizmetleri devam etmek suretiyle) genel greve gidilmesini öngördü. Bu gayet olağan davranış biçimini destekliyor ve yerinde buluyorum.

Grev, çoğu batı ülkelerinde 20 yy. başlarında kısmen yasallaşmış, sanayi devrimi sırasında önemli hale gelmiştir. Çalışanların yaşadıkları memnuniyetsizliğin sesini duyurma eylemidir. Eylem, hak kazanmanın gerekli bir yoludur. Siyasi gücü olanlar da grevi yasa dışı hale getirmeye çalışır.

El insaf...

Saraylı zihniyetler cahilleri kullanarak, entelektüel kesime yapılan fiziksel şiddeti, dolaylı yoldan savunur. Hatta bazıları kendileri bizzat bunu camilere taşıyarak yapar. Nitekim Konya Selçuklu İlçesi Bosna Hersek Mahallesi Kayalar Camii'nde bir imamın, vatandaşları sağlıkta şiddeti protesto eden doktorlara karşı provake ettiği anlar son derece iğreti.

Camilere sokulan siyaset, cenazeye ve mezarlığa da sokuldu. Cenazeye saygı yok, sevdiklerini toprağa veren yakınlarının acısına da saygı yok, insanlığa da saygı yok.

Şimdi...

Bu saygıdan yoksun zihniyet size İslamı öğretecek öyle mi?

Bu saygıdan yoksun zihniyet size değerler eğitimi verecek öyle mi?

Paylaşımında doğru düzgün Türkçe kullanmayı bilmeyen kişi yazar olarak anılacak öyle mi?

Grev yapan doktorları ve destekleyenleri ülkeden atmak isteyecek; hain ilan edecek öyle mi?

Bela okuyacak, aldıkları maaşı haram edecek öyle mi?

Kardeş böyle gitmez... Bak kardeş diyorum yine de. Bizim zihniyet sevgiyi kardeşliği hakim kılar.

Ensar Vakfı'ndaki tecavüz silsilesine de böyle tepki verdin mi?

Akepe belediyelerinden alınan burslara tepki verdin mi?

Türkiye'ye giren ancak çıkmayan mültecilere tepki verdin mi?

Şiddeti protesto edenlere şiddet gösteren zihniyetinle değerler eğitimi vermeye kalkma!

Değerler eğitimi, kültürümüzü, inancımızı öğrenip yaşayıp; davranışa aktarmaktır. Davranışlar sosyal çevre içinde model olarak insanlara yansır. Bu doğrultuda yetiştirilen nesil, onlara verilen kazanımlar ile kuvvetlenir. Sen de bu değer yok ki veresin!

Özlediğin istediğin Osmanlı, senin gibi bozguncuların kafasını keser. İlim sahiplerini öldüren ve onları savunanların nefesini alır. Osmanlı'ya adaletsiz mi diyorsun?

İSLAM ESTETİĞİ BARINDIRIR

İslam adalet dinidir. İslam estetiği barındırır. Arapça öğrettiğin indirilmiş kitabı iyi oku, iyi anla. Ekrem Karakaya'nın iki çocuğu öksüz kaldı. Anası babası evladını yitirdi.

Onların adına, başka çocuklar öksüz yetim kalmasın diye, analar babalar evlatsız kalmasın diye, vatandaş doktorsuz kalmasın diye bu eylem...

Sen de kalma diye!..