Sayın Cumhurbaşkanım;

Size 20 Kasım 2019’da yazdığım ilk mektubu umarım okudunuz...

Bir kardeşiniz, bu aziz vatanın bir evladı olarak halkın sesi olmaya çalıştım…

Sosyal medyada ve yazarı olduğum ciddigazete.com’da onbinlerce vatandaşımızın görüşlerini alma fırsatım oldu…

Büyük çoğunluk, “Hislerimize tercüman olmuşsunuz” derken,

Bazı vatandaşlarımız da sizi korumak adına bana küfürle karışık, “Reisimiz zaten halkın içinde” diye yorum yaptılar…

Tabii bu arada ne hainliğim kaldı, ne haşhaşiliğim, ne de Fetöcülüğüm…

Ölmüş anama bile küfredenler oldu…

Çocukluğundan itibaren Türk kültürü ile yetişen, Allah, bayrak, vatan, millet demiş, yazmış, çizmiş Halis Güler’e size yazdığım bir mektup nedeniyle hain damgası vurdular…

Onları Allah’a havale ediyorum…

Ben bir gazeteci olarak sadece işimi yaptım…

Kimseyle laf yarışına girmem…

Sayın Cumhurbaşkanım;

Diyorlar ki, “Reis’e akıl mı veriyorsun?”

Hayır ne haddime…

Sadece gözlemlerimi aktarıyorum…

Sizin iyi niyetinizden zerre kadar şüphem yok…

Sizin vatanperverliğinizden de zerre kadar şüphem yok...

Lakin;

Etrafınızda size yalan söyleyenler çok var…

Sizi kuşatmışlar tıpkı Abdülaziz Han gibi…

Üçüncü Selim gibi…

Abdülhamid Han gibi…

Şimdi bunları söylediğim için yarın öbürgün başıma ne gelir bilemem…

Sayın Cumhurbaşkanım;

Sizi önce padişah yaptılar…

Sonra;

İkinci peygamber yaptılar…

Tövbe haşa, “Allah’ın bütün sıfatlarını toplayan lider” yaptılar…

Hele hele 30 Mayıs 2015’te Yenikapı’da yapılan Fetih Şöleni’nde hoca kılıklı bir sahtekarın kürsüye çıkıp halka seslenmesi vardı, unutmam…

Şöyle diyordu;

"Biliyorsunuz ben her ay Beytullah'a giderim. Resulullah'ın mescidinde oturuyordum, ders yapıyordum. Rüyamda Ahmet Davutoğlu'nu gördüm. Şurasında başbakan yazıyordu. Ona başbakanlık Resulullah tarafından verilmişti…”

İşte bu ve bunun gibi şarlatanlara sesinizi çıkarmadınız…

Ne yazık ki, din tacirlerini cesaretlendirdiniz...

Sayın Cumhurbaşkanım;

Hizmetlerinizi elbette görmezden gelecek kadar nankör değilim…

Yolları, köprüleri, havaalanlarını ve daha birçok hizmetlerinizi inkar edebilir miyim!..

Ancak;

Hizmete talip olanlar yaptıklarını bir lütuf olarak görmemeli…

Sayın Cumhurbaşkanım;

Düşman dayamış hançerini bağrımıza…

Kefereler bizi boğmak için pusuda beklerken, biz birbirimizi yemeyelim…

Şimdi birlik zamanı…

Bölünüp, parçalanma değil…

Siz hani hep dersiniz ya;

Bir olalım…

Diri olalım…

İri olalım…

İşte tam da zamanı...

Bitsin artık şu Bay Kemal söylemleri…

Millet bıktı kavgadan, laf dalaşından…

Artık yaratılanı sevelim yaratandan ötürü…

Sayın Cumhurbaşkanım;

Mektubuma İstiklal Marşı Şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleriyle son veriyorum;

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...

Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;

Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,

Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

Diye dursun atalar: “Kal’a içinden alınır.”

Yok ki hiçbir işiten… Millet-i merhume sağır!

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Bırakın eski hükumetleri meydandakiler

Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!

İşte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi…

Hayırlı günler diler, vatandaş Halis Güler…

Saygılarımla...