Tarihte ilk olarak Anadolu'da kullanılan taş değirmenler, dönen çarkın kuvvetiyle, silindir şeklindeki taşların buğdayı ezmesi üzerine çalışır.

Sistem şöyle işler:

Hasadı yapılan buğday, yıkanıp kurutulmasının ardından taş değirmene getirilir. Burada önce elekten geçirilir, daha sonra da öğütülmek için değirmene konulur. Buğday, başta vitaminleri olmak üzere hiçbir kayba uğramadan ve hiçbir ayrıştırma yapılmadan, un elde edilir.

Taş değirmende buğday özünü kaybetmez. Ekmek, yavaş öğütülen buğdaydan özünü kaybetmeden elde edilen undan yapıldığı için, çok lezzetli ve insan sağlığı için en uygun ve en faydalı hale gelir.

Gelelim değirmene...

Çarkı ne döndürür?

Su döndürür.

Su olmazsa çark işlemez.

Çark dönmezse taşlar buğdayı ezmez ve un elde edilemez.

Değirmen suyla, partiler oyla döner.

Bilin ki, sizin sayenizde...

Peki, Siz kimin değirmenine su taşıdığınızı biliyor musunuz

Akarsu üzerine kurulan, akan suyun çark yardımıyla taşları çevirmesi üzerine işleyen su değirmenleri, insanlık tarihinin mühim bir değeridir ve toplum hayatının tam ortasında yer almıştır.

Hayatta kimin değirmenine su taşıdığınız çok önemlidir:

Siz kimin değirmenine su taşıyorsunuz?

Sizin taşıdığınız suyla hangi buğdaylar öğütülüyor?

Buğdayları kim öğütüyor, kimin adına, kimler için öğütüyor?

Sizin taşıdığınız suyla dönen taşlar arasında öğütülen nasıl bir buğdaydır ve sizin buğdayınız mıdır?

Bu buğdaydan elde edilen un nasıl ve nerelerde kullanılır?

Bu unla elde edilen ekmek kimlerin sofrasına gider, kimlerin karnını doyurur?

Tohumu tarlaya eken, yaz-kış demeden toprağı işleyen, yağmur-çamur demeden kollayıp gözeten, hasada kadar binbir çile çeken siz!

Bu ekmekten sizin payınıza düşen nedir?

Sizin buğdayınızdan ve emeğinizden elde edilen un fırına götürülürken içine neler katılıyor?

Sağınız solunuz neden kaşınıyor, karaciğeriniz akciğeriniz neden yıpranıyor, sinir sisteminiz neden bozuluyor, nefesiniz neden daralıyor?

Ağzınızın tadı mı kaçıyor, yediklerinizden neden eski tadı alamıyorsunuz?

Hülâsa;

Buğdayınıza, ekmeğinize, değirmeninize sahip çıkın efendiler.

Akledin, fikredin.

Vicdanlı ve ahlaklı olun.

Toprağa ve bayrağa saygı duyun.

Suyu ve umudu yaşatın.

Allah’la aranıza kimseyi almayın.

Size vaadde bulunanların, sözlerini ve hareketlerini karşılaştırın.

Bed sesle bağırandan,

Kinle yaklaşandan,

Aranızı bozandan, ayrıştırandan...

Size hayır gelmez, anlayın.

Kimin değirmenine su taşıdığınızı sorgulayın.

Karşınıza dikilen odunlardan birini tercih etmek zorunda kalmayın.

Rest çekmeyi, oyuna katılmamayı ve hatta bozmayı bilin.

Size fidan diye sunulan odunları ömür boyu sulasanız da meyve alamayacağınızı anlayın.

Bu oyuna katılmayın.

Buğday sizin...

Değirmen sizin...

Emek sizin...

Ekmek kimin?..

Kul sözüne kulak asmıyorsanız...

Tanrı buyruğunu dinleyin:

“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir...”

“Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler...”

“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor...”

“Onlara ‘Yeryüzünde düzeni bozmayın’ denildiğinde, ‘Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz’ derler...”

“Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar...”

Aklınıza sahip çıkın.

Buğdayınıza sahip çıkın.

Emeğinize sahip çıkın.

Ekmeğinize sahip çıkın.

Değirmeninize sahip çıkın.

Aksi taktirde hiç ağlamayın.

Karalar bağlamayın.