Ozan Arif ebedi aleme göç etti.

Bu kaldırılacak cenaze, bir faninin cenazesi değildir.

Zor yılların ruh önderidir Ozan Arif... Bedeni fani olsa da eserleri ile yaşayacaktır.

Sevinci, acısı, çilesi, işkencesi, hayal kırıklıkları, “hain” ilan edilme süreci ile bir kuşağın kem talihidir, tarihidir, özüdür, özetidir onun tabutu.

“Biz bu ömrü helal yaşadık” demek kolaydır ama zor olan ise helal yaşamaktır.

Ozan Arif her daim devrinin vicdanı olmuş, sadece vicdanının sesine kulak vermiş, sadece bu yüzden çağının firavunlarına kafa tutmuştur. Çünkü O, zamanın omuzlarına yüklediği mes'uliyetin farkındaydı. “Ozanlar el öpmez” töresinin şuurundaydı... Çağdaşı sanatçı adamcıklar gibi firavunların önünde diz vursaydı, el yalasaydı “her devrin adamı” olurdu... Ama Ozan Arif, “her devirde adam olmak, ozan kalmak, çağının vicdanı olmak” tercihinden sapmadı. İşte bu yüzden yüzyıllar içinde Ozan Arif’in kafa tuttuğu diktatörler, siyaset firavunları unutulacak ama Ozan Arif’in baş eğmezliği hem yeni kuşaklara, hem de o kuşağın ozanlarına, sanatçılarına örnek gösterilecektir.

Halis sanatçıların talihi yaver gitmez.

Rahmetli Abdurrahim Karakoç ve Ozan Arif bir döneme şiirleriyle damga vurmuş iki isimdi. Onların sanat kurnasından çağdaşı genç kuşakların şuuruna akıttığı mısralar bir ömür boyu etkisini sürdürmüştür ve daha da sürdürecektir.

Siyasetçilerin nutukları bu volkan lavlarının yanında bir kibrit ateşi cılızlığındadır. Siyasetçiler Ozan Arif gibi sanatçıların yetiştirdiği ekinleri biçip harman savururlar... Ve onlar zannederler ki bu harman kendilerinindir.

Bu musalla taşındaki tabut hepimizin hayatının özetidir.

Git güle güle Ozan!..

Sen kurtuldun bu kahpe devrandan...

Onca meşakkati, onca yanlışı, onca çileyi bize bıraktın...

Daha söylenecek çok sözler, sorulacak hesaplar, yazılacak çok destanlarımız vardı.

Git güle güle Ozan!..