CiddiGazete- HalkTV yazarı Barış Soydan, “Altın, Euro, Sterlin, Yen… Neden hepsi düşüyor?” başlıklı yazısında çeşitli para birimlerinin ve altının dolar karşısındaki değer kaybını değerlendirdi.

Soydan'ın yazısı şöyle:

“Bu grafik, para birimlerinin dolar karşısında yılbaşından bu yana seyrini gösteriyor. Görüleceği gibi Türk Lirası, yüzde 27’lik değer kaybıyla Arjantin Peso’sundan sonra en çok eriyen ikinci para birimi. TL geçen yıl bu listenin en dibindeydi, bu yıl Arjantin Peso’suyla yer değiştirdi.

Ama bugünkü yazı TL’nin makus talihiyle ilgili değil. Bugün dolar karşısında bu yıl önemli ölçüde değer yitiren başka para birimlerine, Euro, Sterlin ve Yen’e bakalım. Altını da bu üçlünün yanına ekleyebiliriz. Çünkü onun durumu da çok farklı değil.

Avrupa Birliği’nin parası Euro, dolar karşısında 1’in altına gerileyerek son 20 yılın en düşük seviyesine indi. İngiliz parası Sterlin de eriyor, dolar karşısında 1985 yılından bu yana en düşük seviyesine geriledi. Japon parası Yen de dolar karşısında son 24 yılın en düşük seviyesinde. Bu arada ons altın da Mart ayında gördüğü 2070 dolar seviyesinden 1700 dolara düştü.

Euro, Sterlin, altın ve Yen’in düşüşünün arkasındaki ana sebep, Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artırımları. Ama sadece bu değil. Hepsinin kendi dertleri de var.

Pandemide dünyanın her yerinde merkez bankaları ekonomileri desteklemek için gevşek para politikası uygulamıştı. Bunun için politika faizini 0’a, hattan 0’ın da altına indirdiler, bu arada ekonomilerine para pompaladılar.

Ama gevşek para politikasının bir yan etkisi var: Enflasyon. Enflasyon geçen yıl bütün dünyada yükselişe geçti. Amerika ve Avrupa’da son 40 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Merkez bankaları enflasyonu bastırabilmek için faiz artırımlarına gittiler. (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dışında.)

Faiz artırımında en cesur davranan Amerikan Merkez Bankası FED’di. Mart’ta 25 baz puanlık (0.25) faiz artırımıyla başladı, daha sonra bir tane 50 (0.50), iki tane 75 (0.75) baz puanlık artırım yaptı. Bu ay 75 baz puanlık bir artırım daha yapacak. Ondan sonra da durmayacak, Kasım’da büyük ihtimalle bir 50 baz puanlık artırım daha gelecek.

FED faizi bu kadar çok artırınca geçmişte yüksek getiri peşinde başka varlıklara yönelen küresel sermayenin bir kısmı dolara geçti. Bu arada FED’in faiz artırımları sonrasında Amerikan devlet tahvillerinin getirilerinde de sert artışlar yaşandı. Bu da dolara yönelimi güçlendirdi.

Buna karşılık Avrupa Merkez Bankası ilk faiz artırımını ancak bu yaz yapabildi. Temmuzdaki artırım oranı hepi topu 50 baz puandı. Dün 75 baz puanlık bir artırım daha yaptı ama toplamda FED’in ciddi oranda gerisinde kalmış durumda.

Avrupa Merkez Bankası’nın ürkek davranmasının sebebi, AB’nin derin bir ekonomik durgunluğun eşiğinde bulunması. Rusya-Ukrayna savaşı Avrupa ekonomisine ağır darbe oldu. Rusya gazı kesince Avrupa’da bazı fabrikalar üretime ara vermek zorunda kaldı. Bu koşullarda faizi çok fazla artırmak Avrupa ülkelerindeki ekonomik durgunluğu daha da derinleştirmek demek. Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına ne kadar devam edebileceği tartışmalı.

Ayrıca bir para birimi sadece faiz politikasından değil, ödemeler dengesi, geleceğe dair beklentiler, siyasi ve ekonomik istikrar veya istikrarsızlık gibi faktörlerden de etkilenir. Avrupa’da bunların hepsi baş aşağı gidiyor. Geleceğe dair beklentiler karamsar, ihracat rekortmeni Almanya bile cari açık vermeye başladı ve İtalya, Portekiz gibi ülkelerin dev ölçülerde kamu borçları var. Bunların üzerine popülist ve aşırı sağ partilerin yükselişiyle gelen siyasi istikrarsızlığı da ekleyin… Euro’nın dolar karşısında son 20 yılın en düşük seviyesine inmesinde şaşıracak bir şey yok.

Aynı şey İngiliz Sterlini için de geçerli. İngiltere aynı anda hem yüksek enflasyonu hem ekonomik daralmayı yaşıyor. Sterlin’deki sert değer kaybı da sürpriz değil.

Japon parası Yen’in dertleri daha eskiye uzanıyor. Japonya 1990’lı yıllardan bu yana bir türlü içinden çıkamadığı inatçı bir ekonomik durgunluğun pençesinde. Japon Merkez Bankası ekonomiyi canlandırabilmek için çok uzun zamandır ultra gevşek para politikası uyguluyor. (Ama kâr etmiyor.) Bu politika Yen’i zayıflatıyor.

Altına gelince… Onun hikayesi biraz farklı. Normalde enflasyonun yükseldiği, jeopolitik ve siyasi istikrarsızlığın arttığı dönemlerde ons altının yükselmesi gerekir. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşının patladığı günlerde tarihi zirvesi olan 2070 dolara çıkmıştı. Ama altının bir rakibi var: Dolar. İkisi de riskli dönemlerde tasarruf sahiplerine ve yatırımcılara güvenli bir liman sunuyorlar. Ama doların bir artısı var: Faiz veriyor. Doların güçlendiği, Amerikan devlet tahvillerinin getirisinin yükseldiği dönemlerde ons altında durmaya devam edenler faiz getirisinden oluyorlar. Bu yıl altında yaşanan sert düşüşün sebebi işte bu. FED’in faiz artırımları doları güçlendirince küresel sermayenin bir kısmı altından çıkıp Amerika’ya yöneldi.

Peki dolar, Euro, Sterlin, Yen ve altın karşısında güçlenirken Türk Lirası karşısında neden fren yaptı? Neden haftalardır 18 TL sınırında yatay seyrediyor? O da başka bir yazıya…