1970’li-80’li yılları kapsayan ve 12 Eylül darbe dönemini öncesi ve sonrasıyla ele alan roman; Türk gençliğinin kaos yıllarında içine düşürüldüğü durumu, sönen ocakları, tükenen hayatları ve ömür boyu devam eden sıkıntıları, çekilen çileleri işliyor. Ciddigazete'nin yazarları arasında yer alan Ahmet Tüzün'le yeni kitabı ve dünya görüşüyle ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

BEKİR ŞİMŞEK: Sizi bu romanı yazmaya götüren süreç nasıl gelişti?

AHMET TÜZÜN: Bizim nesil; ülkücüsüyle, devrimcisiyle inançlı ve nitelikli bir kuşaktı. Memleket sevdası herşeyin üstünde tutulurdu. Biz ülkücüler, “Milliyetçi Türkiye” derdik, devrimciler, “Bağımsız Türkiye” diye slogan atardı. Oysa, ikisi de aynı şeydi. Milliyetçilik olmadan bağımsızlık olmazdı, bağımsızlık olmadan da milliyetçilik...

Ama Türk gençliği sanki bir bıçakla tam ortadan ikiye bölündü. Kardeşler birbirine düşman edildi. İki kutuplu bir dünya vardı ve iki kutbun da Türkiye üzerinde emelleri, hesapları, kirli ve sinsi planları bulunuyordu.

Türkiye hızla bir çatışma ortamına sürüklendi. Âdeta, ağır çekimli bir iç savaş yaşıyorduk. Burada gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek var: Çatışan sadece gençler değildi. Toplumun bütün kesimleri, tüm sosyal tabakalar, özel sektör ve bürokrasi bütünüyle bu çatışmanın, kardeş kavgasının içindeydi. Herkes silahlanıyor, koca memleket parsel parsel, mahalle mahalle, şehir şehir bölünüyordu. Okullar, fabrikalar, sosyal alanlar paylaşılıyor, kurtarılmış bölgeler oluşturuluyordu.

Ortada bir yangın vardı ve hızla yayılıyordu. Bu yangın söndürülebilir miydi? Belki... Ama bu kaos ortamına giden yolda, yangına daha çok benzin dökenler vardı. Ve neticede 12 Eylül sürecine gidiş hızlandırıldı.

BEKİR ŞİMŞEK: 12 Eylül’le birlikte ne oldu, neler değişti?

AHMET TÜZÜN: Türkiye önce içinden çıkılamaz, yaşanılamaz bir hale getirildi ve sonra da darbe yapıldı. 12 Eylül Türkiye’ye sadece askeri rejimi getirmedi, daha sonraki sivil dönemleri de dizayn edecek şekilde hareket ettirildi. Toplumun ve gençliğin yapısını değiştirmeye, Türk milletinin tarihten gelen temel dinamiklerini yerinden oynatmaya yönelik düzenlemeler yapıldı.

Apolitik bir gençlik yetiştirme uğruna, “ye, iç, eğlen, kendinden başkasını düşünme” anlayışı işlendi. Kısmen de başarılı olundu. Önceden fedakârlıkta yarışan, bireyi değil toplumu önde tutan zihniyet yerine, bencilliği ve bireyselliği baskın hale getiren bir anlayış yerleştirilmeye çalışıldı.

BEKİR ŞİMŞEK: 78 kuşağı, kaybedilmiş bir nesil midir?

AHMET TÜZÜN: 78’liler idealistti, idealleri uğruna canlarını bile ortaya koydular. İnsanın en aziz varlığı canıdır. İnandığı değerler uğruna canından geçen bir nesil, büyük ve değerli bir nesildir. Eğer 78 kuşağı birbirine düşürülüp kırdırılmasaydı ve daha sonra devlet kademelerinde yer alabilseydi, Türkiye bir Türkiye daha olurdu. Böyle bir nesil bir Çanakkale’de geldi bir de yüz yıl sonra o dönemde. Ama hiçbir zaman kıymeti bilinmedi...

BEKİR ŞİMŞEK: Ya şimdi?

AHMET TÜZÜN: 78 kuşağının temsilcileri bugün hâlâ bir karakter âbidesi olarak dimdik ayakta duruyor. Evet; kırıldılar, vuruldular, sürüldüler, işsiz ve aşsız bırakıldılar ama onurlarından asla tâviz vermediler. Yuvalarını kurdular, çocuklarını yetiştirdiler, kıt-kanaât de olsa geçimlerini sağladılar ama asla hiçbir gücün karşısında eğilmediler. Onları en güzel ifade edecek kelimeler, “Özgür Ruh” tur. Hiçbir zaman ele geçirilemeyen, kontrol edilemeyen, denetlenemeyen, baskı altına alınamayan, ele avuca sığmayan bir “Özgür Ruh”. Selam olsun onlara, selam olsun Allah’tan başkasına kul olmayanlara.

BEKİR ŞİMŞEK: Şimdiki nesli nasıl buluyorsunuz?

AHMET TÜZÜN: Şimdiki nesil bir hârika! Okuyan, düşünen, araştıran, sorgulayan ve gelişmeye açık bir gençlik. Onlardan çok ümitliyim. İnşallah, Türkiye’nin aydınlık geleceğini onlar inşâ edecek. Süper güçlerin oyuncağı olmayan, Türk milletinin engin tarihini, zengin kültürünü ve üstün vasıflarını çağdaş bir yorumla donatarak süper güç hâline gelme yolunda ilerleyen Türkiye’nin öncüleri olacaklar.

BEKİR ŞİMŞEK: Türkiye’de darbelerin arkası kesilmiyor?

AHMET TÜZÜN: 15 Temmuz’u yapan güçle, 12 Eylül’ü yapan güç aynı güçtür. Ama, Türk milleti asla bölünmeyecek, Türkiye’de 80 milyon ve bütün dünyada 300 milyon Türk, “dilde, fikirde, işte birlik” haline gelerek, yeniden dünyaya adalet ve hakkaniyet getirecek. Bundan zerre kadar şüphem yok.

Her sabah güneş yeniden doğuyorsa, yapılacak çok şey var demektir. Selam olsun, binlerce yılın hamuruyla yoğrulmuş, ülkemin güzel insanlarına. Selam olsun yeni ufukları ve hatta ufukların ötesini hedef alan büyük Türk gençliğine.

Karanlığın en koyu zamanı, şafak sökmeye en yakın andır. Herşey güzel olacak. İyimser olun, iyi olun, güçlü olun. Emin olun...

BEKİR ŞİMŞEK: Gökkuşağı Vurgunları’nın yürüyüşü devam edecek mi?

AHMET TÜZÜN: Yaşadıklarımız yazılmalı, daha çok yazılmalı. Gökkuşağı Vurgunları Pusat’la yola çıktı, Sırat’tan geçecekler ve Azad olacaklar. Birbirini tâkip eden üç roman olacak inşallah...