CiddiGazete- İllerde kongre süreci yaşayan Türk Eğitim Sen, genel merkezin AKP'ye yakınlık göstermesi nedeniyle karıştı. AKP'ye açıktan destek vermeyen adayların yönetimden uzaklaştırılması için tehdit ve saldırılar, peş peşe istifaları da getirdi.

Türk Eğitim Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Erdinç Öztaş, kongre sürecinde yaşadıklarını sendikal mücadele verdiği arkadaşlarıyla paylaştı.

Erdinç Öztaş'ın, "Adanmış yürekler atanmışlara yenik düştü... Yüreksizler de kör, sağır ve dilsiz" ifadeleriyle başlayıp, "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" cümleleriyle bitirdiği açıklaması şöyle:

"Fikri Hür İrfanı Hür Vicdanı Hür Bir Ömür Yaşamak Adına..."

Çocukluk yıllarımdan itibaren sadece kendime değil başkalarına da yapılan haksızlıkları görmezden gelemeyen biriyim. Etraftaki olaylara da kayıtsız kalmayışım belki de beni ileride vereceğim mücadeleye hazırlayan bir süreçti.

Gençlik ve hatta çocuk yaşta diyebileceğim bir çağda ülke meselelerine kafa yorar haldeydim. O gün bugündür Türk milliyetçiliği davasına bir nefer oldum. Türk milliyetçiliği davasına hizmet eden STK'larda yer aldım.

2011 yılından bugüne kadar da Türk Eğitim Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı olarak görev yaptım. Geçen 10 yıllık süre zarfında birbirinden kıymetli dostlarımla, hakkı tutup kaldırmak şiarıyla görev yaptık. Haksızlıklar karşısında susmadık zulme rıza göstermedik, eğilmedik bükülmedik ve yılmadan, yorulmadan, yıkılmadan mücadelemize devam ettik. Gücümüz yettiğince tüm haksızlıklara karşı durduk. Kimseyi ötekileştirmeden her bir üyemizle kucaklaştık. Dertleriyle dertlendik. Her zaman bir olduk beraber olduk.

"HASIM SAHİBİ OLDUK"

Sendikal faaliyetler kapsamında okul ve kurum ziyaretlerimizde, iktidara payanda olarak sendikacılık yapılamayacağını, sendikacıların gücünü siyasilerden değil, üyelerinden alması gerektiğini anlattık. Sendikaların üzerinde siyasilerin egemen olduğu ülkemizde meslektaşlarımızı ikna etmek için kendimizin de öyle olduğuna inandığımız şekliyle Türk Eğitim Sen'in bu manada farklı olduğunu, eylem ve söylemlerinde siyasete yer vermediğini anlattık. Sözlerimize itibar eden ve yanlışlıklar karşısında dik duran meslektaşlarımız sendikamıza üye oldular gücümüze güç kattılar. Üyelerimizin hak ve menfaatleri için iktidarı ve yanlış uygulamalara giren bürokratları eleştirdik. Hasım sahibi olduk. Bugün ise hedef haline geldik.

Sendikacılık, doğası gereği muhaliftir. Sendikalar iktidara karşı çıkıp uyarılar yapmalı, gerekirse gerçekçi eylemler ve açıklamalarla tepkisini göstermelidir. Türk Eğitim Sen geçmişte bu özelliğiyle Türk sendikacılığının yüz akı olmuşken, içinde bulunduğumuz siyasal iklimde bu çizgisinden maalesef uzaklaşmış ve üyelerimizin haklı eleştirileriyle karşı karşıya kalmıştır. Türk Eğitim Sen'in son genel kurulunda gösterdiğimiz tavır da, her türlü bedeli ödemeyi de göze alarak bu tür yanlışlardan dönülmesini sağlamaya çalışmak adına bir tepkiydi. Genel merkez yedek yönetim kuruluna yazıldığım halde adımı listeden çıkarttırdım ve bize dayatılan yönetim kurulu listesine de rıza göstermedim.

Şubemizin 7. Olağan Genel Kurulu sürecinde ise aylardır süren birtakım garipliklere şahit olduk. Beni tanıyanlar çok iyi bilirler ki daima şeffaflıktan yanayım ve kapalı kapılar ardında hiç kimse ile gizli pazarlıklar yapmam, yol arkadaşlarımdan ve meslektaşlarımdan asla bir şey gizlemem. Ancak biraz sonra açıklayacağım şubemiz kongre sürecinde olan biteni yakın çevrem ve çalışma arkadaşlarımdan başka şu ana kadar kimse ile paylaşmadım. Zira yıllardır hep birlikte emek verdiğimiz bir yapının ayakta kalması ve dağılmaması için mücadele ettik.

"KİRLİ TEKLİFİ REDDETTİM"

Neler yaşandığına gelecek olursak:

Geçmişte edindiğimiz tecrübelerden hareketle, yaklaşan şube kongresinde dışarıdan müdahalelerin olabileceğini düşünerek, bundan beş ay kadar önce Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan ile görüşmek üzere Ankara'ya gittik. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan kongrelerin demokratik bir ortamda yapılacağını söylemesine rağmen demokrasi tamamen askıya alındı. Şube Başkan adayı olamayacağım söylentileri yayıldı. Bu süreçte kendi kabiliyetleri ve üye takdiri ile seçime girmek ve yarışmak yerine, oluşan fitne ortamından istifade ederek sendika dışı kurumların desteğiyle sendika yöneticisi olmaya çalışanlar da oldu. Bir süre sonra da sendika dışı kurumlar tarafından kongrede aday olmamam gerektiği tarafıma iletildi. Yaşananların ardından İstanbul'a gelen ve bizimle görüşen Genel Başkan Talip Geylan tarafından da sendika başkanlığına aday olmamam istendi. Şube yönetim kurulu üyesi olarak kalmam, bir yıl ücretsiz izne ayrılmam ve bu bir yıllık süre zarfında ortalarda görünmemem koşulu ile maaşımın da sendika tarafından ödeneceğini belirtti. Yaptığı bu kirli teklifi elbette ki reddettim.

Yine aynı görüşmemizde genel başkan Talip Geylan, seçilecek şube başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin kendileri tarafından belirleneceğini bu konuda da söz hakkımız olamayacağını ifade etti. Baskıların artması üzerine ve bir zaman sonra aklı selimin galip geleceği ümidini taşıyarak 13 Kasım Cumartesi günü yapılması planlanan şube kongremizi arkadaşlarımızın ortak kararı ile bir hafta erteledik. Hiçbir delegemiz kongreye katılmadı. Delegelerimizden hiçbir arkadaşımız şube başkanı ya da yönetim kurulu adayı olmadı. Bu demokratik tepkimiz de bir şey ifade etmedi.

Gelinen nokta itibariyle Türk Eğitim Sen çatısı altında Bağımsız ve İlkeli sendikacılık yapma imkânı kalmamıştır. Sendikamızda ülke genelinde demokratik seçimler yapılamamaktadır, yapılamamıştır.

Zulmü destekleyen de zulme sessiz kalan da en az zulüm yapan kadar zalimdir. Hele bunu menfaat için yapan her türlü kötülüğü yapar.

"BAŞBUĞ TÜRKEŞ'İN 'HÜRRİYETÇİLİK VE ŞAHSİYETÇİLİK' İLKESİNİ REHBER EDİNDİM"

Ömrüm boyunca doğruları söylemeyi ilke, haksızlık karşısında susmamayı şiar edinmiş, fikri önderim Başbuğ Alparslan Türkeş’in "Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik" ilkesini kendisine rehber edinmiş biri olarak yaşanan bu süreç sonunda bir karar vermem gerekti.

Sendikal anlamda yaşadığımız bu kırılmalar, doğru olduğuna inanmadığım talepleri kabul etmediğim ve haksızlıklar karşısında boyun eğmeyeceğim için 20 Kasım 2021 tarihinde yapılacak olan kongrede aday olmayacağım. Biliyorum ki aday olmam sendikal mücadeleye bir yarar sağlamayacak ve biliyorum ki işler daha kötüye gidecek. Kongrenin yapılmasına dahi izin verilmeyeceği gibi, yapılsa da çalışmamıza engel olunacak. Ve yine biliyorum ki adaylıkta inat etsem, Samsun şube kongresinde yaşananların ardından arkadaşlarım yanımdan ayrılmayacak ve işler daha da çirkinleşecek. Her daim yanımda olan dostlarıma da bir sıkıntı yaşatmaya asla hakkım yok. Bu sebeple 20 Kasım Cumartesi günü kongreye de katılmayacağım. Sendika tüzüğümüzde yazan amaç ve ilkeler yerle bir olduğu için Türk Eğitim Sen üyeliğinden de istifa edeceğim. Yaşananlara tepkimi demokratik yollarla vereceğim. Kargaşa ve kaosa meşruiyet kazandırmayacağım.

"MAKAM VE MEVKİ İÇİN KARAKTERİMDEN ÖDÜN VERMEM"

İrademin ipotek altına alınması mümkün değildir. Doğruları söylemenin bir bedeli olduğunu biliyorum. Bedelini ömrümün sonuna kadar ödemeyi de göze alıyorum. Dün hangi değerleri savunup mücadelesini verdiysem yarın da aynı mücadeleyi vermeye devam edeceğim. Hiç bir makam ve mevki için karakterimden ve prensiplerimden ödün vermedim. Vermem de mümkün değildir.

Biz ise hak arama mücadelemize her şartta ve her zeminde devam edeceğiz. Hep dediğimiz gibi Ya Bir Yol Bulacağız Ya Bir Yol Açacağız.

Bu vesileyle sendikal mücadelem boyunca bilmeden üzdüğüm, kırdığım herkesten özür diliyor ve helallik istiyorum. Benim hakkım varsa helal olsun.

"Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet"