16 Nisan referandumunun en önemli söylemlerinden biri de ittifakların tarih olacağıydı. Ancak geldiğimiz noktada görülüyor ki bu söylem doğru çıkmadı. İttifakların tarihe karışması bir yana, mecburiyet oldu.

Hem de öyle bir mecburiyet ki; kaçışı, kurtuluşu yok!

Önceden seçimler için herkes kendisine çalışır, siyasi parti olmanın gerekliliklerini yerine getirmek için aday çıkartır, oy toplar, sonrasında da gücü nispetinde masanın kenarına otururdu.

İttifaklardan kurtulacağımızın söylendiği bu sistem, siyasi partileri boğazlarına kadar ittifaklara mecbur bıraktı.

Seçim öncesi değil ittifak, resmen iltihaklar gördük. Bununla bitti mi; elbette bitmedi. Keyfiyetle, mecburiyetin karıştığı bu siyasal curcuna ortamında ittifakların da ötesinde iltihaklar gördük.

Hani 16 Nisan referandumu ittifaklara son verecekti?

İttifak-iltihak operasyonu bitti mi? Ne münasebet! İttifakların büyüğünü pazar günü çıkacak sonuçtan sonra görün siz!

16 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Erdoğan bile seçimden sonra ittifak olabileceği söylemini dile getiriyorsa bunun keyfiyet değil, mecburiyet olduğunu herkes kabul etsin.

Cumhurbaşkanlığı yarışı bıçak sırtı ancak Meclis'teki yarışın ne olacağını bugünden az-çok kestirmek mümkün.

AK Parti ve kendisiyle ittifak-iltihak eden diğer siyasi yapıların çıkartacağı milletvekili sayısı Erdoğan'ın da dile getirdiği üzere Meclis çoğunluğunu elde edemeyebilir. Erdoğan'ın söylemlerini anket firmaları da doğruluyor.

Hiç kimse AK Parti'nin Meclis çoğunluğunu alacağını beklemiyor.

Erdoğan, zaten kendi kulvarına çektiği siyasal yapılar için bu sözü kullanmamıştır. Onlarla zaten ittifak-iltihak sürecini tamamladı. Ben "ittifak" ifadesiyle çok daha farklı sürprizler bekliyorum.

Bu noktada seçmen ne yapabilir? İnandığı, güvendiği partiyi "ittifak"a mecbur bırakmayacak bir irade ortaya koyabilir.