CiddiGazete- İyi Parti grup toplantısında konuşan Meral Akşener, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili açıklamarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Akşener, "Başkentin göbeğinde bir vatan evladına kıydılar. Üstelik bunu herkesin gözü önünde yaptılar. Şimdi de devletin gücünü kullanarak gerçek katilleri örtbas etmeye çalışıyorlar. Her zaman olduğu gibi yine savcılar değişiyor yine bir katil dışarıda geziyor. Sen bostan korkuluğu musun sayın Erdoğan? Bu nasıl yargı sürecidir, nasıl hukuk devletidir bu nasıl devlet yönetimidir?" dedi. Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle:

- Bu elim olaya Sinan Ateş ailesinin talebi üzerine siyaseti bulaştırmak istemedim. Güvenlik güçlerimizin olayına aydınlatılması için ellerinden geleni yapacağını inandım.

- Suikastın üzerinden geçen zaman diliminde görüyorum ki bu olay devlet yönetiminde ciddiyetin kaybolduğunu gözler önüne serdi. Ülkemizde adaletin hukukun nasıl tahrip edildiği bir kez daha karşımıza çıktı. Devletin dört bir yanını saran mafyalar simsarlar tefeciler uyuşturucu kaçakçıları gün gibi ortalığa saçıldı. Aşağılık suikastın üzerinde birçok soru işareti varken, milletimiz devletini topyekûn göreve çağırırken adım atan tek bir makam yok.

- Sayın Erdoğan o halde sana sesleniyorum. Senin yönettiğini iddia ettiğin ama belli ki yönetemediğin bu devletin içinde neler dönüyor? Bu nasıl ciddiyetsiz bu nasıl yönetim boşluğudur?

- Mesuliyet senin. Başkentin göbeğinde bir vatan evladına kıydılar. Üstelik bunu herkesin gözü önünde yaptılar. Şimdi de devletin gücünü kullanarak gerçek katilleri örtbas etmeye çalışıyorlar. Her zaman olduğu gibi yine savcılar değişiyor yine bir katil dışarıda geziyor. Sen bostan korkuluğu musun sayın Erdoğan? Bu nasıl yargı sürecidir, nasıl hukuk devletidir bu nasıl devlet yönetimidir?

- Böyle bir cinayete kurban giden Allah muhafaza oğlunu, damadını düşün ve torunlarının o tabutların arkasında ağlayamadan gözleri kupkuru "Baba" diye bağrışını hisset. Hisset sayın Erdoğan.

Bengisu borcun var sayın Erdoğan ve Banuçiçek'e borcun var Erdoğan Ayşe Ateş'e borcun var Musa Ateş'e borcun var sayın Erdoğan.

Sinan Ateş'in dayısı diyor ki "Yıllardır cumhur ittifakını destekledik." Seçmeninin yeğeninin katilini bulmak devlet başkanı olarak görevin sayın Erdoğan.

- Geçtiğimiz günlerde, İsveç'teki büyükelçiliğimizin önünde yaşanan, ahlaksız hadiseye ilişkin, birkaç noktaya, değinmek istiyorum. Öncelikle; Kutsal kitabımız, Kuran-ı Kerim'i yakmaya çalışarak, değerlerimize saldıran, bu vandallık, bu barbarlık, bu düşmanlık; dünyanın hiçbir yerinde, fikir hürriyeti olarak, pazarlanamaz. Bu; düpedüz bir nefret suçudur! İsveç hükûmetinin, "insan hakları" kisvesiyle, bu duruma, yol vermesi ise; asla ve asla, kabul edilemez bir acizliktir. Bu acizliği, bir kez daha, şiddetle kınıyorum. Tarihin, hiçbir döneminde; Dini, vicdani ve fikri özgürlüklere yapılan saygısızlık, "İnsan hakkı" olmamıştır, olamaz.

- Biz, İyi Parti olarak bu iki yüzlülüğü, reddediyoruz. Bu konuda, ülkemizdeki tüm toplumsal kesimler yekvücut olarak, tepki gösteriyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneten, bir iktidar, böyle ciddi bir konuda; sadece eleştiriyle, göstermelik tepkilerle yetinemez. Siyaset üstü gördüğümüz, bu tip konularda; iktidarın, yapması gereken, "dostlar alışverişte görsün" anlayışının, ötesine geçmektir. Devleti yönetenler, bu sorumlulukla ve yetki sahibi olmanın, ciddiyetiyle hareket etmek, zorundadır.

- Biz İyi Parti olarak, bir adım atıyoruz. Üstelik bu adım İsveç Savunma Bakanı'nın, ülkemize gelişini ertelemekten veya yandaş kanallarda, mizansenler yazmaktan, çok daha, sonuç odaklı bir adım. İsveç’te, İyi Parti gönüllülerimizden bir grubu, hareket geçirdik. Cuma günü Stockholm’daki bir yerel mahkemede, failler hakkında, suç duyurusunda bulunacağız. Bu nefret suçunun gerçekleşmesine, yol verdiği için, İsveç hükûmetini, yargıya şikâyet edeceğiz.

- Ve nihai olarak, bu davayı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, ilgili maddeleri kapsamında açacağız. Bu haklı hukuk mücadelemizin, nereye varacağını, önümüzdeki süreçte, hep birlikte göreceğiz. Tüm iç hukuk yolları, tüketildikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek. Ve inanıyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, bizi haklı bulacak. Eğer, bu hedefimize ulaşırsak, İsveç’in, kendi iç yasalarını, yeniden tanzim etmesine, ve bu yöndeki eylemlere, bir daha, müsaade etmemesine, vesile olacağız. İşte örnek yol budur! İşte diplomasi budur.

- Devletin her alanından, alarm sesleri yükselirken; ekonomimizin de Bay Kriz ve arkadaşlarıyla imtihanı, hız kesmeden devam ediyor. Bu arkadaşlarımız, hâlâ daha; televizyonlara çıkıp, utanmadan sıkılmadan "Türkiye'nin yıldızı, her geçen gün daha da parlıyor" diyebiliyorlar.

- Hala daha Nebati Bakan, çıkıp "Kasım'da enflasyonun, boynunu kırdık. Aralık'ta, belini kırdık. Şimdi devamı gelecek. Bundan sonra, enflasyonla mücadelede, en rahat alandayız" diyor.

- Hem enflasyonla mücadeleyi hem de Türk Lirası'nı, değersiz hâle getirmeyi, aynı anda hedefleyemezsiniz. Birinden birini, öncelemeniz gerekir.

- Nebati Bakan'ı şimdiden uyarıyorum: Fazla ve büyük konuşmayın Sayın Bakan. Rahata da fazla alışmayın. Hatta, patronunuza da fazla güvenmeyin. Asla unutmayın: Ekonomimizdeki tahribat konusunda, Bay Kriz'in, ilk suç ortağı, siz değilsiniz. Beceriksizlikte dünya lideri olmak, kolay değil... Tek başına, böyle büyük bir başarısızlığa imza atmak, hiç kolay değil. Emin olun Bay Kriz, sizler olmadan, bunu başaramazdı. Ama malum, artık yolun sonu geldi... Sandık, artık ufukta göründü. Millete hesap verme gününe, artık çok az kaldı.

Sayın Erdoğan ve yandaşlarının, kıymaktan yorulmadığı zenginliklerimiz maalesef bir kişinin iki dudağı arasına terkedilmiş keyfi kararlarla hızla yağmalanıyor. Evlatlarımıza devretmek üzere, atalarımızdan miras aldığımız, cennet doğamızı, koruyup kollamak yerine, talan etmeyi seçiyorlar.

Dünya, iklim krizinin etkilerini, azaltmak için, yeni yollar ararken Sayın Erdoğan ve yanından ayırmadığı, rant şebekeleri, âdeta, iklim krizine, davetiye çıkarıyorlar. Orman köylerine de, sadece, ‘oy deposu’ olarak bakıyorlar... Ormanlarımızın varlığını ve köylülerimizi düşünmeden, sorumsuzca hareket ediyorlar.

- Yine yeniden bir erken seçim yaşayacağız her ne kadar kendisi seçimi öne almak güncellemek diyerek lafı çevirmeye çalışsa da bu bariz bir şekilde erken seçimdir.

- Biz ne zaman kararı açıklayın desek bize nutuk atanlar neden erken seçim kararı aldılar biliyor musunuz? Çünkü gençlerden korkuyorlar. Çünkü gençlerin onları sandığa gömeceklerini çok iyi biliyorlar. Okulların açık olduğu hatta sınavların olduğu dönemde gençlere oy kullanmayın demek.

- Sevgili gençler kimse merak etmesin artık biz varız, İyi gençlik var. Türkiye'nin umudu sizsiniz.

- İyi parti gençlik politikaları olarak seferberlik başlatıyoruz. İster şehir içi ister şehir dışında otursunlar fark etmeksizin genlerimizin bulundukları şehirde oy kullanmak için yapmaları gereken ve başvurmaları gereken adımlara dair tek tek bilgilendireceğiz. Gerekirse kapı kapı dolaşacağız. Eğer ki başvuru gününü kaçıran olursa da hangi partiye oy vereceğini sormadan ikametgahlarının bulunduğu şehre ücretsiz olarak götürüp getirilmesini sağlayacağız.

- Biz onlar gibi, vesayetin değil millet iradesinin zaferini temsil ettiğimiz için, Yeter söz milletindir diyoruz. Biz onlar gibi, hukuku, ayaklar altına alanlardan değil hukukun üstünlüğünü, savunanlardan olduğumuz için, 'Yeter söz milletindir' diyoruz. Biz onlar gibi, saraya kapananlardan değil milletten yana, saf tutanlardan olduğumuz için "Yeter söz milletindir" diyoruz.

- Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında söz de karar da milletimizindir. Hiç merak etmeyin. Mayıslar bizimdir.