Her genel seçimde mitingine kimsenin gelmediği bağımsız adaylar olur... Televizyon kanalları da bunları kayda alır, biraz da insanları güldürmek için haber programlarında yer verir... Doğrusu izleyicilerde acıma duygusu ve tebessüm birbirine karışır o görüntüleri izlerken...

Peki bugün, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin durumu çok mu farklı?

Tıpkı kimsenin mitingine gelmediği bağımsız adaylar gibi sahne... Milletvekilleri kürsüde kimsenin olmadığı salona konuşuyorlar... Aynı şekilde komik ve acınası bir tablo...

Yetkileri ağır tırpandan geçirilen Meclis, geçmiş 23 Nisanlarda bundan çok daha ağırlıklıydı... Bugün 'millet iradesinin tecelligâhı' sözü tatlı bir hatıra artık...

Boş koltuklara konuşulan, üstelik niye konuşulduğu ve devlet yönetiminde etkisinin ne olacağı asla bilinmeyen, sözde demokraside fonunu tamamlamaya yarayan bir kurum... Bu tabloyu görünce, mitingine kimsenin gelmediği o bağımsız adaylara neden tebessüm ettiğimizi, beterin beterinin olacağını düşündürüyor insana...

'Millî Mücadele'ye komuta eden Gazi Meclis'in ülke yönetiminde düşürüldüğü kademe gerçekten fazlasıyla üzücü... Genel Kurul salonu her daim bomboş... Salı günleri genel başkanların grup toplantılarında, hamasi lâf duyup, sesin yüksekliğinden önemli bir lâf edildiğini düşününce havaya fırlayanlar olmasa Meclis'in varlığını unutacağız!..

Allah'tan onlar var da 'millî irade'nin ayakta olduğunu görebiliyor, huzur içinde demokrasimize güvenebiliyoruz!.. 'Grup canlıları' sayesinde bizde de demokrasi olduğunu yedi düvele ispatlayabiliyoruz, çok şükür!..

***

Yeni sistem dolayısıyla sadece Meclis'i değil, galiba hükûmeti de kaybettik... Yetki tek merkezde toplanınca bakanlıkların da bakanların da bir ağırlığı kalmadı... Eskiden milletvekillerinin yarıya yakınının ismi bilinirdi kamuoyunda... Şimdi bakanları tanıyan yok... Haber programında, herhangi bir açılışta veya toplantıda bir bakan görünce "Bu ne zaman bakan olmuştu?" diye sormadan edemiyorsunuz...

Sokak röportajlarında Fatih'i dört halifeden birisi, Hz. Ömer'i peygamber, Japonya'yı da Afrika'da zannedenlere 'bu çok bile' diye düşünebilirsiniz ama durum gerçekten vahim... En büyük güç ve meşruiyet kaynağı 'irade'si olan Meclis'in iradesi boşaltılmış, ne yasama görevini doğru dürüst yapabiliyor, ne de denetlemeyi... Güç sıralamasındaki yerini tanımlarken, 'İngiliz Kraliyet ailesinden hallice' desek o bile şüpheli!..

Gerçekten garip bir durum... Ülkede 'beka sorunu' var ama gaziliği tescilli Meclis yok!.. Var da, artık sembolik ve de hükmü yok!..

***

Vesayet rejimlerinden haklı olarak şikâyet edenlerin klâsik ezberiydi: Belçika'da, Danimarka'da veya gelişmiş bir başka Batı demokrasisinde vatandaşların asker isimlerini bilmemeleri örnek verilir, demokrasinin kalitesi bu örnekle ölçülürdü...

Eğer vatandaşların çoğu o ülkedeki kuvvet komutanlarının isimlerini biliyorsa, o ülkede askerî vesayet vardı, askerler siyaset üzerinde egemendi ve bu şöhretleri sayesinde isimleri toplumsal hafızaya kazınmıştı... Şimdi serpilen diktaya alkış tutan kalem ve hocalar, geçmişte bu 'demokrasi mukayesesi'ne pek sıkı sarılmışlardı...

Gelelim bugüne... Asker isimleri toplumsal hafızada hemen hemen hiç yer kaplamıyor... Sokakta anket yapsanız şimdiki Jandarma Genel Komutanı'nın ismini bilen yüzde bir bile çıkmaz... Yani vesayetin beli kırılmış, vatandaşın beyni 'lüzumsuz isim işgali'nden kurtulmuştu!.. Bu da demokrasimizin sağlığı ve gelişmişliği açısından önemli bir veriydi değil mi?

Şükür ki Meclis ve onun aktörlerinin de bir şekilde icabına baktık!.. Boş koltuklara boşu boşuna konuşan ve önemsizlikten isimleri dahi bilinmeyen milletvekillerimiz var artık!.. Meclis'e arabayla değil tahta atla gelseler haber değeri olmayacak neredeyse!..

Sınırlı sayıdaki muktedir siyasetçinin çocuklarının isimleri daha çok biliniyor bu ülkede... 'Demokratik evrim'imizi öyle bir aşamaya taşıdık ki Batı demokrasisi bu anlamda 'ara form' gibi kalıyor!..  'Cuntacılar'ın isimlerini ezberlemekten kurtulduk, 'evlâdiyelik demokrasi'ye kavuştuk!..

Batı kıskanmasın da ne yapsın?