4 Nisan 1997, benim için dünyanın durduğu; "Hayatım bitti" dediğim gün ki, meğer hayat benim için yeni başlıyormuş...

Babam için çok kıymetli olan biz, sanki cam bir fanusun içindeymişiz...

Ya babam başımızda diye dünya toz pembeymiş ya da insanlar o zamanlar daha içten samimi hak/hukuk bilirmiş; ya da ikisi birden...

Alparslan Türkeş-Ayyüce Türkeş Taş-Seval Türkeş (1979)

Şimdi geriye dönüp baktığımda, babamın vefatı ile başlayan korkunç bir kasırgadan çıkmış gibiyim...

Çıkabildik mi; tam olarak ona da emin değilim ama...

19 yaşında genç bir kızın sadece babasını kaybetmesi değildi yaşadıklarım...

Hayatta insanın gerçekten tek olduğunun idrak ediş serüveni idi.

Kimseye kızgın, kırgın ya da tepkili değilim...

Çünkü, inanıyorum ve biliyorum ki bu dünyada her insan kendi rolünü oynuyor ve ne yaparsa yine kendine yapıyor.

Yaşadığımız her şey de (negatif/pozitif) bizim tekamülümüzü tamamlatıyor çok şükür...

Ancak, şunu da belirtmek isterim ki; ortada çok büyük emekle inşa edilmiş bir siyasi fikir ve onun temsil edildiği bir parti var.

Bu, babam Alparslan Türkeş'in Türk milletine bıraktığı çok büyük bir miras ve emanettir. Öyle ki, bu miras olduğu gibi korunup Türk milletinin dünyada saygın, maddi/manevi güçlü bir ülke olması yolunda değerlendirilmelidir.

Babam ve dava arkadaşları ömürlerini ve hatta canlarını bu amaç uğruna feda etmişlerdir.

Bu sebepten ötürü bilinmelidir ki; ne MHP ne de bu büyük ideoloji kimsenin tekelinde değildir, kimse bunu kendi kişisel menfaatleri için kullanamaz.

MHP, Türk milleti için sadece ve sadece sığınılacak bir liman, güvenilecek bir kapı olabilir. Aksi düşünülemez...

Ayrıca, başta MHP tabi ki tüm ülkücüler her zaman babamın da vurguladığı gibi hep birleştirici ve kucaklayıcı olmalıdır. Babam, "Birlikten kuvvet doğar; ayrılıkta azap vardır" cümlesini çok vurgular ve uygulardı. Hayatta en önem verdiği şey insan kazanmaktı.

En büyük ve önemli yatırımın insana yapılan yatırım olduğunun altını hep çizerdi. Ölümsüzlüğünün en önemli sebebinin de bu olduğunu düşünmekteyim.

Son olarak şunu vurgulamak isterim ki; babam çok kibar, gönül almayı çok iyi bilen, insanlardaki pozitif yönleri ortaya çıkarıp onları o doğrultuda yönlendiren, kusurları örten, hiçbir zaman, hiçbir konuda egosu olmayan bir insandı.

Yaş/cinsiyet/makam/kendisine karşı duruşu ne olursa olsun, insanları kucaklardı.

Hele ki söz konusu vatanın/milletin selameti ise gözü hiç birşey görmez, kendisine düşman olan adamın ayağına gitmekten bile gocunmazdı.

Babamın vefatının 24. yılını yad ettiğimiz bu gün, özellikle yaşanan son olaylar münasebeti ile de bu üç başlığı vurgulamanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Babam Alparslan Türkeş'i sonsuz saygı ile anıyorum, Allah'ıma çok şükür ediyorum ki; tam anlamı ile onun kızıyım ve olmaya devam edeceğim...

Ruhu şad, mekanı cennet olsun...

Ruhuna El-Fatiha...