CİDDİGAZETE

11 Mayıs'ta evinin önünde ölümcül saldırıya uğrayan yazar Yavuz Selim Demirağ, Cumhurbaşkanına hakaretten kesinleşmiş cezası olduğu için bugün Ankara Kalecik Cezaevi'ne girecek.

SORUŞTURMAYI YAPANLAR FETÖ'CU ÇIKTI

Demirağ, dört yıl önce Nazilli'de bir konferansa konuşmacı olarak davet edildi. Bir soru, dokunulmazlıklarla ilgiliydi. Konuşması sivil iki polis tarafından kameraya alındı. Hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Demirağ, Ankara'da ifade verdi. Gıyabında yargılandı ve Cumhurbaşkanı'na hakaretten 11 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Yavuz Selim Demirağ hakkında rapor hazırlayan polislerden birisi FETÖ üyesi olduğu için tutuklandı. Diğeri ise meslekten ihraç edildi.

İMZASIZ MEKTUPLA GÖZALTINA ALDIRILDI

Demirağ, yıllarca FETÖ'ya karşı mücadele verdi ve Fetullah Gülen örgütü aleyhine kitaplar yazdı. Türk milliyetçisi bir gazeteci olarak "FETÖ'cu" iftirasıyla suçlanıp, 2016 yılında gözaltına alındı. İmzasız ihbar mektubu gerekçe gösterilip terörle mücadele şube müdürlüğünde alıkonulan Demirağ, savcılık mütalaası bile olmayan soruşturmada, bir gün sonra serbest bırakıldı. Demirağ'a bu soruşturmayla ilgili üç hafta önce takipsizlik kararı verildi.

Cezaevine bugün teslim olacak Yavuz Selim Demirağ'ı evinin önünde darp eden saldırganlar ise savcılık talimatıyla serbest bırakıldı.

Aynı zamanda Harbiyeli olan Demirağ, kumpas kurulan askerleri ve ailelerini yalnız bırakmadı. Yavuz Selim Demirağ, FETÖ'nün tuzakları hakkında kitaplar yazdı ancak kendisine FETÖ'cular tarafından "FETÖ'cu" iftirası atıldı.

İŞTE DEMİRAĞ'IN "MAHPUS ÇANTASI" BAŞLIKLI SON YAZISI:

"Siz bu satırları okurken ben de kapının arkasında hazır bekleyen çantamı alıp cezaevine girmiş olacağım. Suçum 'Cumhurbaşkanına hakaret'. Daha önce yazdım. FETÖ'cü polislerin kumpası ile tutulan fezleke, konuşma metninin kaseti bana verilmedi. Montajsız video izletilmedi. Karar gıyabımda verildi. Hakim dinlemedi bile. Talimatla alınan ifadeyi yeterli gördü. İstinaf Mahkemesi de hiç bir işlem yapmadan onayladı. Hasılı 11 ay 20 günlük ceza infaz edilecek. Bu arada devam eden sayısına yetişemediğim başka davalar da var.

250 binden fazla insanımız tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde yatıyor. Aralarında gazeteci arkadaşlarımız da var. Ben biraz daha şanslıyım. Sayılı gün gelip geçer. En azından kısıtlı olmayacağım... Okuyup-yazmaya devam edeceğim. Cezaevlerinin kuralları var. Çantanıza her şeyi doldurup götüremiyorsunuz. Kitaplarınızı bile tek tek kontrol edip "sakıncalı" değilse alabiliyorsunuz. 5 den fazlası da yasak. Mahpus çantamın içinde 4 kitap var. Bir de taslak. Birinci kitap Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Nutuk'u defalarca okumama rağmen kaynak olarak her fırsatta elimin altında olmalı. Bir nevi güvencemdir. İkincisi Hasan İzzettin Dinamo'nun 'Kutsal İsyanı' 5 ciltlik bu dev eserin birinci cildini alıyorum yanıma.

'MAHPUS ÇANTAMDA BAŞKA NELER Mİ VAR?'

Haftalık ziyaret esnasında diğer ciltleri de tek tek gelecek. Üçüncü kitap 'İmamların Öcü' bu güne kadar 12 baskı yaptı. Düzletmelerini yapıp yeni baskıya hazırlamak için alıyorum yanıma. Aynı şekilde 'Fettullah'a Selam Kumpasa Devam-At izi, it izi' isimli kitabımda yeni baskı hazırlığını tamamlamayı planlıyorum. Gelelim taslak kitaba. 'Kumpas Mektupları'nı hazırlayalı çok oldu. Yayın için Eylül ayı bekleniyor. Son okumalarını mahpus damında tamamlayıp yayınevine yollayacağım. Bunları bitirince de belki kendi 'Hapishane Günlüğü'mü kaleme almaya başlayabilirim.

Mahpus çantamda başka neler mi var? Üç adedi geçemeyen çamaşır. İki gömlek, bir pantalon, bir de eşofman. Birer kazak ve hırka... Bir top A-4 kağıt. Üç kalem. Bir çift terlik... Kalp, şeker, tansiyon, kolestrol ilaçlarından oluşan poşeti de ekledim. Çantanın fermuarını kapattım.

Bir kaç gün kitap tanıtım yazılarımla idare edin. En kısa zamanda içeriden de yazmaya devam edeceğim. Hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi, adalete güvenin tazelenmesi dileğiyle... Sevgi ile kalın..."