CiddiGazete

İstanbul Sefaköy’de bir gümrük müşavirliğinde ihracat - ithalat sorumlusu olarak çalışan Aysun Yıldırım (26), 27 Şubat 2018’de iş yerinin üçüncü katından düşerek öldü. 17 metre yüksekten düşen Aysun Yıldırım’ın yaşamını yitirmesi kayıtlara önce ‘şüpheli ölüm’ diye geçti. Ancak savcılık soruşturmasında ‘intihar’ denildi ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Kızlarının intihar etmediğini öne süren aile, karara itiraz ederek mahkemeye başvurdu. Ancak savcılık, intiharın netleştiği gerekçesiyle, 25 Eylül 2018’de takipsizlik kararı vererek dosyayı kapattı.

İLK ARAŞTIRMADA DOKU İZİ YOK!

Dosyadaki eksikliklerin gündeme getirilmesinin ardından avukat Rukiye Leyla Süren’in itirazıyla takipsizlik kararı kaldırıldı. Çünkü dosyada, Aysun Yıldırım’ın atladığı iddia edilen pencere ve jaluzide parmak izine rastlanmamış, pencerede iş yerinde çalışan birinin eşine ait parmak izi bulunmuştu. Ayrıca dosyada işverenin ve diğer tanıkların HTS kayıtları da yoktu. Yıldırım’dan alınan DNA örneği de hiçbir şüpheliyle karşılaştırılmamıştı. Soruşturmanın tekrar açılmasıyla savcılık, Yıldırım’ın cep telefonuna ilişkin HTS kayıtlarını istedi. Yapılan DNA incelemesinde de Aysun Yıldırım’ın tırnaklarının arasında patronu O.T.’ye ait doku bulundu. Avukat Süren’in şüphelinin tutuklanması için savcılığa yaptığı başvurunun ardından patron O.T. hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

AİLESİ PEŞİNİ BIRAKMADI

Acılı ailenin avukatı Rukiye Leyla Süren, “Etkin bir soruşturma yapmayıp, kamuoyu oluşturmasaydık, dosya tozlu raflarda yerini alacaktı. Buradaki mesele bir suçlunun yakalanması değil. Mesele, bir kadının camdan atılıp, intihar süsü verilerek dosyanın kapatılması. Bizler bu dosyaları böyle inceleyerek bu şekilde işlenebilecek diğer cinayetlerin önlenmesini sağlıyoruz” dedi.

GERÇEK TÜMÜYLE AÇIĞA ÇIKSIN

Baştan beri dosyanın sıkı takipçisi olan ve kamuoyu oluşturarak Aysun Yıldırım’ın ölümünün gündemde kalmasını sağlayanlardan biri de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleriydi. Yakalama kararını değerlendiren Ayşen Ece Kavas şunları söyledi: “Aysun Yıldırım olayı da Şule Çet olayına benziyor. Dosya bize geldiğinde ‘intihar’ denilmişti. Biz kadınlar sadece gerçeğin tümüyle açığa çıkmasını ve adalet istiyoruz.”