CiddiGazete/Cengiz Tunç- İslam'a, Türklüğe, Türk'ün teşkilatçılığına ve büyük devlet kurma kabiliyetine hayran, Türk tarihine oldukça hâkim, keskin görüşlü olan Taşer: 1925 yılında Gaziantep’te doğmuştur.

Çocukluk dönemini ve okul hayatını Gaziantep’te geçiren Taşer, Kara Harp Okuluna girmiş ve buradan tank sınıfından teğmen olarak mezun olmuştur.

Askeriye içerisinde üstün hizmetler ve başarılar göstererek kurmay binbaşılığa kadar yükselmiştir.

27 Mayıs 1960’a gelindiğinde ise ilk olarak 3 Mayıs 1944 Türkçülük-Turancılık davası ile yolları kesişen ve ölümüne kadar fikir ve kader birliği yaptığı, lider kabul ettiği Alparslan Türkeş ile “27 Mayıs darbesi” içerisinde yer alır.

Öyle ki bu kader birliği; 13 Kasım’da meydana gelen, Milli Birlik Komitesi içerisindeki ikinci bir darbe ile devam etmiş ve Alparslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu yurt dışına sürgüne gönderilen 14’lerin arasında yer almıştır.

Sürgün hayatını iki yıl boyunca Fas’ta “görevli diplomat” olarak geçirmiş ve 1963 senesinde hasreti ile yanıp tutuştuğu vatan toprağına kavuşmuştur.

1965 senesinde Alparslan Türkeş’le birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne katılmış ve ilk kurultay ile de partinin GİK üyeliğine seçilmiştir.

1967 kurultayından sonra ise partinin Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiş ve partide Alparslan Türkeş’ten sonra gelen ikinci isim olmuştur.

Gerek Devlet Gazetesi'nde yazdığı yazılar, gerek parti sözcüsü olarak ülke ve dünya gündemine ilişkin ortaya koyduğu görüşler ile hareketin ideolojik çizgisine yön vermiştir.

Aynı zamanda Ülkü Ocakları'nın da kurucusu olmuştur. Ancak Taşer; siyaseti bir gaye olarak değil, milletine ve ülkesine hizmet yolunda hep bir araç olarak görmüştür.

“Ülkücü gençler” için Dündar Taşer’in çok farklı bir yeri vardır. Onu tanımayan genç ülkücü adayları için ise keşfedilmeyi bekleyen bir deryadır.

Onu genç ülkücüler için özel kılan şey, Taşer’in bir siyaset adamı olmaktan çok bir fikir adamı, dava adamı olmayı tercih etmesidir.

Taşer, özellikle sol hareketlerin fikri ve siyasi manada etkinliklerini hızlı bir şekilde arttırdığı, milleti ve devleti tehdit eder konumda eylemlerini sürdüğü bir dönemde, Türk milliyetçilerinin sessiz kalmamaları gerektiğini düşünüyordu.

Bu manada gençliğin büyük öneme sahip olduğu kanaatindeydi.

Bu kanaatini ise CKMP’nin bir toplantısında Alparslan Türkeş’e ve partililere şu sözlerle açıklamıştır: "Mutlak manada millî, manevî, İslami değerlere bağlı gençliği ülkü ve fikirler etrafında toplayacak aksiyoner bir hareketi oluşturmak zorundayız."

Taşer, bu neslin yetiştirilmesi görevini; bugünlere ulaşan milyonlarca genç ülkücünün varlığında en büyük katkı sahibi kişi olarak, parti işlerinden çok gençlik işleri ile alakadar olarak yerine getirmiştir.

Üniversitelerde ve Anadolu’da “ülkücü hareket”in ilk tohumlarını atmış ve fidanların yetişmesinde büyük özen göstermiştir.

Ortaya çıkan problemler karşısında, meselelerin çözümünde nasıl bir yol izleneceğini fikri bazda bir öğretmen gibi gençliğe öğretmiştir.

Zaman içinde gücü, cesareti, şecaati milletçe takdir edilen “bozkurtları” yetiştirmiştir. Taşer, memleketin yarınlarını teşkil edecek olan genç bozkurtların yetişmesi için üç temel esasın öğretilmesini zorunlu görmüştür: İslam ahlak ve fazileti”, “Türklük ve tarih şuuru”, “İla'y-i Kelimetullah için Nizam-ı Âlem Davası."

Bu temeller üzerine kurulu olarak "Milliyetçi Büyük Türkiye" ufkunu ülkücü kadrolara aşılamıştır.

Taşer’in gençlikle ilgili düşüncelerini anlamak için aşağıdaki sözlerini iyi okumak lazımdır:

“Eğer gençliğe gerekli ihtimam gösterilmezse kalkınma savaşı kazanılsa bile milletin akıbeti tehlikeli olabilir.”

“Gençlik, millet geleceğinin teminatıdır. Türk milleti kalkınma mücadelesini, semizleyip geviş getirmek emeliyle yapmakta değildir. Bizim için, kuvvetli, haysiyetli devlet olmak, müreffeh bir cemiyet olmaktan önce ve yücedir."

"Bugünkü perişan, himayesiz, her çeşit müfterinin tahrike çalıştığı gençlik yerine, en iyi şartlar içinde yaşayan, cemiyete emniyet veren bir nesil meydana getirilmesi lazımdır."

Dündar Taşer, 13 Haziran 1972 yılında geçirdiği şaibeli bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.