Bugünlerde dostlarla hasbihal ederken konular dönüp dolaşıp siyasete geliyor. Herkes siyasetin sıcak gündemine üzüldüğünü dile getiriyor. Televizyonlarda, gazetelerde yer alan haberler hepimizi derinden yaralıyor.

Karamsarlık ve umutsuzluğun toplumda yayılmaya başladığı bir dönemden geçiyoruz. Koronavirüs ve mutasyonu gelecek kaygısı yaratıyor ve çaresizlik duygusunu arttırıyor. Toplumsal anksiyete hali tedirginlik durumu oluşuyor.

İktidarın siyaseti, muhalefetin siyaseti kışkırtıcı ve rahatsız edici. Türkçü, İslamcı, solcu, sağcı söylemleri samimiyetini yitirirken, insanlık adına temel atan eylemlerden uzaklar.

Oysaki siyaset yaşam alanı açmaktır. Eğitim, sağlık, ekonomi, tarım kısaca ülkenin istihdamı ve geleceğimize dair her şey siyaset ve güdülen politika sayesinde olur.

İnsanlığın beklentisi, birbirimize düşman edilmediğimiz, ayrıştırılmadığımız, ötekileştirilmediğimiz, siyasi ve düşünce özgürlüğünü gururumuzun delinmeden yaşadığı an olması yönündedir. Hür düşünce, eşit adalet, güven duyacağımız iktidar, barış ve kardeşlik duygularının öldürülmediği, güvenliğimizden şüphe etmediğimiz, çocuklarımızın geleceğine dair endişe duymadığımız insanca yaşamak hakkıdır.

Neye ağladığımızı, neye güldüğümüzü bilemeden değil! Gözlerimizin içi gülerek yaşamak, karanlığın gölgesi olmadan masmavi gökyüzü altında insanlığın inşa edileceği günler görmek istiyoruz.

Mevsimleri örnek alarak! Yağmur da yağacak, güneş de açacak, sis de basacak. Ama birlikte aşarak, birlikte hayal kurarak...

-

Evrende var olan her canlı değer görmek ister. Sevilmek önemsenmek dinamizmi artırır.

İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyalleşme süreci bir ömür boyu sürer ve bu süreçte görünen ve görünmeyen her şey birbirine bağlantılıdır. DNA'nın görev birimi yapılarını birey üzerinden toplum yapısı olarak değerlendirecek olursak, toplum da DNA zincirinin genişletilmiş halkalarıdır. Yani toplum sosyal ilişkiler ağıdır. İnsanlar birbirine çeşitli statülerle bağlıdır.

Birbirimize benzemeyen birbirimizin aslıyız esasında. Bu bilinçle yaklaşmak bağlarımızı güçlendirir. Özellikle yöneticilerin bu felsefe içerisinde bulunmaları gerekir. Bakmak ve görmek arasındaki fark gibidir. Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder. Bakmak göz hareketi, görmek ise şuur faaliyetidir.

Özellikle iktidarların "görmek" eylemini layıkıyla yapması gerekiyor. Toplumsal refah bu yönde sağlanır.

Tıpkı Ankara'da belediyeciliğin sosyal yönünü, dayanışma gücünü, paylaşmayı, ortak akıl ve şeffaflık içinde başarmış ve ortaya döken bir anlayış sergileyen Mansur Yavaş gibi...

Yüreğindeki idrak ile merhamet ve güvenilir bir ruhla, besmele ile attığı bu adımda zihniyet devrimini gerçekleştirmiş, umutlarımızı arttırmıştır.

31 Mart 2019 yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Mansur Yavaş'ın pozitif ayrımcılık yapmadan, hizmette eşitlik, herkese yetişme arayışı içinde önce insan bilinci var. Olumsuz her durumda uykuları kaçan, çocuklara ve gençlere yönelik çalışmalarıyla; paylaşmak, ortaklaşmak, yardımlaşmak ve birlikte iş yapmak anlayışı ve iletişimi içerisinde.

Belediyeciliğin taş duvar beton hizmeti yanı sıra tabiatın denge unsurunu bozmadan insanlığın tümünü kapsayan, kuşatan koruyan bir lider...

Yazar ve eğitimci Stephen Covey'in "Yaptıklarınız söylediklerinizden daha çok etki yapar." Sözünü doğrulayan nitelikte bir başkan. O'nunla ilgili haberleri okurken güvenlerimizi kat kat arttıran, dualarımızda yer alan, umutlarımızı yeşerten beklenen lider...

"Hiç şüphe yok ki kul hakkı, imar baronlarının, belediye kaynaklarını peşkeş çekenlerin, belediyeyi eşe dosta yağmalatanların haklarından üstündür... Bizim sadakatimiz, işte o kulun, o yetimin hakkına sadakattir..." diyebilen inancının, ülküsünün hikmetini yansıtan bir anlayış...

II. Abdülhamid'in liderlik sıfatına ilişkin söylediği; "İyi bir lider halkına babalık şevkati ile hizmet edendir" sözüyle Başkent'te yaptığı çalışmalarla Türkiye'nin saygısını sevgisini kazanan lider.

Yaptıklarının ve yapacaklarının ülkenin tüm birimlerine örnek olmasını diliyorum...