CiddiGazete- Coronavirüsten kurtulmak için ümit veren yötemlerden biri de plazması tedavisi.

Yani bu hastalığı geçirip atlatan ve bağışıklık kazandığına inanılan insanlardan alınan kan plazması halen yoğun bakımda olan hastalara aktarılarak direnç kazanmaları amaçlanıyor.

Bundan dolayı halen yakınları bu hastalıkla boğuşan pek çok insan sosyal medyada verdiği ilanlarla kan verebilecek uygun kişi arayışına girdi.

Kardeşi İbrahim A, için ilan veren Özgür A, Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem’e yaptığı açıklamada kardeşinin 26 Mart’tan beri Esenyurt’ta bulunan Necmi Kadıoğlu Hastanesi’nde coronavirüste entübe durumda tedavi gördüğünü belirterek, Çin’den getirilen ilaçların denendiği halde sonuç alınamadığı için bu tedavinin de denenmesini istediklerini söyledi.

Özgür A, hastanenin de talepte bulunduğunu ancak kendilerinin süreci hızlandırmak için arayışa girdiklerini belirtti. Uygun donör bulmaları halinde Çapa'daki Kızılay merkezinde plazma kanın alınacağını vurguladı.

‘HER DONÖR ETKİLİ OLMUYOR’

Annesi Hasibe Y, için plazma kan arayanlardan biri de oğlu İsmail E. Annesinin 6 Mart’ta ABD dönüşünde 12 Mart itibariyle hastaneye yattığını ifade eden İsmail E, 17 Mart'ta ise coronavirüs teşhisi konduğunu belirterek şöyle konuştu:

Kendisi yoğun bakımda. Plazma kan tedavisinin de uygulanmasını istedik ancak tedavinin ne kadar etkili olduğu konusunda kuşkularımız da var. Sanırım her donör de etkili olmuyor. Şu ana kadar iki kişi bulduk. Bu kişilerin uygun olup olmadığına bakılması lazım. Bu tedavinin ne kadar etkili olduğu ve yan etkileri konusunda bilgilendirilmek istiyoruz. Uygun donör bulursak Kartal'da Kızılay'da alınacak.

‘BAKANLIK KAN VEREBİLECEK KİŞİLERİ AÇIKLAYACAK’

Kızılay Başkanı Kerem Kınık ise vatandaşların kendi başlarına kan aramaması gerektiğini belirterek, “Bu konuda Sağlık Bakanlığı bir açıklaması olacak ve konu Sağlık Bakanlığı’nın organizasyonunda yürüyecek. Kimlerin ne şekilde kan vereceği, kan verecek kişilerin isimleri Sağlık Bakanlığı’nca açıklanacak" dedi.

PLAZMA KAN TEDAVİSİNİN NEDİR?

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, bu tedaviyi şöyle anlattı:

Covid 19’un tedavisi bu hastalığı geçiren ve bağışıklık kazanan kişilerin kanında mevcut. Bu hastalığı geçirmiş ve bağışıklık kazanmış kişilerin kanında İGM-İGG olarak bilinen antikorlar oluşur. Bu antikorlar vücutta bulunan B lenfositler adı verilen bağışıklık hücreleri tarafından yapılan nükleer başlıklı füzeler olarak değerlendirilebilir. Bu antikorlar, virüsü arar bulur ve ortadan kaldırır. Hastalık geçirdikten bir süre sonra ortaya çıkan bu antikorların kanda belirli bir konsantrasyonda olması gerekir. 1/320 sulandırma ile halen antikor kitlesi var ise bu immüm plazma olarak değerlendirilebilir. Bu hastalığı geçirmiş bağışıklık kazanmış, kanında belirli seviyede antikorları olan kişilerden tıpkı kan alır gibi aferez cihazı ile alınan kanın 400 milimetresi bu tedavi için hastalara uygulanır. Gerekirse uygulama tekrar edilebilir.

KAN VERECEK KİŞİDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Erk, bu yöntemin genel olarak yoğun bakımda olan ağır hastalara uygulanan ve diğer tedavi protokollerini destekleyici tamamlayıcı bir tedavi olduğunu belirterek, “Tek başına uygulanmaz. Tek başına uygulandığında çok etkili olması beklenmez. Bu tedavinin aynı zamanda koruyucu olarak da uygulanabilmesi mümkündür” diyerek bu tedavide kan verecek kişilerde olması gereken özellikleri şöyle sıraladı:

18-65 yaş arasında bu hastalığı geçirmiş olan

En az 14 gündür belirti ve bulgusu olmayan

Hepatit B, Hepatit C, Ebola ve diğer salgın hastalıklar testinden geçmiş olan

PCR testinde antijeni negatif olan kişiler uygun vericilerdir.

Bu kişiler 48 saat arayla iki kez plazma verilebilir

İSPANYOL GRİBİNDE DE UYGULANDI

Erk bu tedavinin yıllardan beri İspanyol gribi başta olmak üzere salgın ve viral hastalıklarda uygulanan bir tedavi yöntemi olduğunu belirterek, kan verecek kişilerin aynı pozitif veya negatif kan gruplarından olmalarının daha faydalı olduğunu söyledi. Kan verilmesinin vericiye bir zararı olmadığını belirten Erk, “Şu an için yeterli donör yok. Ancak hasta ve tedavi gören sayısı arttıkça donör sayısı da artacaktır. Bu işin Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde olması lazım. Tek başına tedavide yeterli değildir diğer tedavileri destekleyici olarak uygulanması gerekir” dedi.