CiddiGazete- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı olan Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya, Vakıfbank Yönetim Kurulu'na başkan yardımcısı olarak atandı.

Yapılan atama ile ilgili tartışmalar sürerken, Deniz Zeyrek Sözcü'deki köşesinde, "Bir pehlivan tefrikası" başlıklı yazı kaleme aldı.

Türk güreşinin efsane ismi Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ın hayatından iki önemli kesit aktaran ve Kurtdereli'nin Abdülhamit'e çektiği rest ve Atatürk'le olan anısını aktaran Zeyrek, Hamza Yerliyaka ile Kurtdereli Mehmet Pehlivan arasındaki farkı okuyucuya bıraktı.

Deniz Zeyrek'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

1931'de 11-13 Kasım tarihleri arasında Ankara'da yağlı güreş turnuvası düzenlenmiş.

O turnuvanın başhakemi Kurtdereli, “Başarınızın sırrı ne?” diye soran gazetecilere yanıt verirken her güreşte, arkasında Türk Milleti'nin bulunduğunu ve milletin şerefini düşündüğünü hissettiğini söylemiş.

Güreşleri Atatürk'le birlikte izleyen Prof. Dr. Afet İnan anılarında bu sözlerin Ata'ya aktarıldığını ve Kurtdereli'nin gösterildiğini anlatmış ve devamında şöyle yazmış:

“Bu sözler Atatürk'ün hislerinin en derin noktasına tesir etmiş ve bu hal gözlerinden akan birkaç damla yaşla belirmişti.”

Atatürk, 12 Kasım akşamı Çankaya'ya döner dönmez Kurtdereli'ye şu mektubu yazmış:

“Seni cihanda ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerinle izah ettiğini de öğrendim: ‘Ben her güreşte arkamda Türk Milleti'nin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürdüm.' Bu dediğini en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan, ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim.”

Atatürk'ün söz ettiği armağan ise İş Bankası'na yazılmış “1000 lirayı ödeyin, ilk aylığımdan kesin” talimatıydı.

Aynı Kurtdereli, Atatürk'ün mektubunu aldıktan bir gün sonra gazete röportajında sözlerinin anlamını bir anısıyla açmış:

“Avrupa'ya gitmek için vapura bindiğim zaman Saraydan bir mabeyinci gelip dedi ki: ‘Zât-ı Şahane'nin (2. Abdulhamid) selâmları var. Avrupa'da güreşirken taç ve tahtımın şerefini koruyarak güreş yapsın, buyurdular.'

Ben de dedim ki:

‘Zât-ı Şâhane'nin taç ve tahtının olduğu kadar benim sırtımın da şerefi vardır. 'Mabeyinci bir şey demeden gitti. Kendisine söylediğimi aynen Padişaha söylemiş olacak ki, Avrupa'dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsanlar verilmek âdet olduğu halde, avdetimde bana hiçbir şey verilmedi, fakat şu feleğin işine akıl erer mi? Bana dünyanın en büyük adamı, işte ömrümün son mükafatını verdi. Allah O'nu Türk Milleti'ne bağışlasın...”

İşte, rivayete göre Kurtdereli, İş Bankası'na gider, bin lirayı alır ve çeki geri ister.

“Parayı aldınız, çek bizde kalacak” yanıtını alınca da parayı geri verip, Atatürk'ün imzası olan çeki ister. Aylığını kesintisiz alınca durumu öğrenen Atatürk de parayı elden gönderir ve çekin Kurtdereli'de kalmasını ister.

Aynı Kurtdereli'nin 1911'de Talimhane'de 32 gecede 43 müsabakayı kazandığını, şampiyonluklarını Osmanlı Donanması'na adayarak, yeni gemiler alınsın diye 600 altın lira topladığını biliyor muydunuz?

Bir tarafta “arkamda Türk Milleti'nin desteği var” diye sırtının yere gelmesine müsaade etmeyen, güreşirken padişahın tacından ve tahtından çok sırtının şerefini düşünen, ülkesinin donanması için er meydanında mücadele edip 600 altın lira toplayan Kurtdereli Mehmet Pehlivan, diğer tarafta memlekette onca işsiz varken “bütün görevler, unvanlar, maaşlar bana gelsin” diye çabalayan AK Partili Yerlikaya.

Yorumu size bırakıyorum