Merhaba değerli dostlar...

Yine uzun bir yazı...

Unutturulan, öğretilmeyen tarihin izinde koşacağız...

Okumanızı tavsiye ederim...

Bugün sizlerle Topkapı Sarayı’nda şöyle bir tur atacağız…

Üç kıtaya hükmeden bir imparatorluğun yönetim binasında; nice entrikaların döndüğü, nice hainliklerin yaşandığı, nice acımasızca cinayetlerin işlendiği, nice şehzadelerin, ağaların, paşaların kellelerinin uçtuğu Topkapı Sarayı…

Peki bu sarayda padişahlar da katledildi mi?..

Elbette…

Hem de hunharca…

“Kim bu padişah” diyorsunuz değil mi?..

ÜÇÜNCÜ SELİM…

Üçüncü Mustafa’nın oğlu…

28. Osmanlı padişahı ve 107. İslam halifesi…

1789’da amcası Birinci Abdülhamit’in vefatından sonra 28 yaşında taht’a çıkan Üçüncü Selim, kısırdır…

Çocuğu olmaz…

III. Selim rivayetlere göre 16 kere nikah kıymış, bugün dahi ürolojik bir tedaviyle çok kolay çözümlenmeyecek akametten dolayı hiç çocuğu olmamıştır…

Osmanlı Hanedanlığı’nın devamı, İkinci Mahmut’un yaşamasına bağlıdır…

Üçüncü Selim ve İkinci Mahmut öldürülürse Osmanlı soyu kesilecek ve tarihin seyri değişecektir…

Şehzade Mahmut’tan 22 yaş büyük olan bu amca oğlu, kendi oğlu olmadığı için ona oğul ihtimamı gösterir; yetişmesine çok dikkat eder, ona Türk musikisini kendisi öğretecek derecede sevgi gösterir. Bu itinanın önemli bir sonucu olur, Şehzade Mahmut, Üçüncü Selim gibi tam bir inkılâpçı olarak yetişir…

İşte böyle bir ortamda taht’a oturan Üçüncü Selim, ilk iş olarak artık Osmanlı’nın başına bela olan ve istedikleri zaman kelle isteyen, istedikleri zaman isyan edip padişahı değiştiren, Genç Osman'a tecavüz ettikten sonra kafasını kesen Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırmak için kolları sıvar…

Nizam-ı Cedid adı altında yeni bir askeri teşkilat kurmak için çalışmalara başlar, hatta 300 kişilik bir de birlik oluşturur…

Ancak yeniçeriler durur mu?..

Son 100-150 yıldır padişaha istediklerini yaptıran yeniçeriler, sistemin kaymağını yiyen ağalar, paşalar, ocaklar fitne kazanını kaynatmaya başlar…

İçerde ve dışarıda bütün olumsuzluklara rağmen 18 yıllık padişahlık yapan Üçüncü Selim için korkunç sonun başlangıcı yaklaşmaktadır…

Paşalar birbirinin altını oyuyor, din adamları, Şeyhülislam Topal Ataullah Efendi fitne ateşini iyice alevlendiriyor, rüşvet, hırsızlık, talan almış başını gidiyor, halk vergiler altında inim inim inlerken, devleti yönetenler, saraylarda, konaklarda lüks içerisinde yaşıyorlar...

Hele Üçüncü Selim'in adeta servete boğduğu hünkar imamı Derviş Mehmet Efendi, namıdiğer Aygır İmam!..

Tam bir fitne kazanı ve hain...

Padişah, etrafındaki dalkavuklar yüzünden aldatılıyor, Osmanlı yurdunda her şey sütliman gösteriliyor…

İşte bu ortamda, paşa falan değil ha, boğazdaki kale yamağı, bir soytarı etrafına topladığı çapulcularla birlikte Topkapı Sarayı’nı basıyor...

Kim bu yamak?..

Kabakçı Mustafa…

Tabii fitne yuvası yeniçeriler durur mu?..

Hemen koşup onlar da katılıyorlar Kabakçı Mustafa isyanına…

Kolayca aşılıyor Topkapı Sarayı’nın duvarları…

Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırıldığını ilan etse de Üçüncü Selim, iş işten geçiyor…

Kabakçı ve etrafındaki güruh günlerce İstanbul’da terör estiriyor, onlarca insanı idam ediyor…

Sokaklar adeta çakal sürüsüne teslim edilmiş, kan gövdeyi götürüyor…

Aralarında husumet olanlar, birbirlerine diş bileyenler, birbirlerini gammazlamaya başlıyor ve İstanbul sokaklarında cesetler üst üste yığılıyor adeta…

Veee tarihler 29 Mayıs 1807’yi gösterirken Üçüncü Selim, tahttan indirilip, amcasının oğlu, yani 4.Mustafa’nın kardeşi 2. Mahmut ile birlikte Şimşirlik denilen hücreye kapatılırken amcası Dördüncü Mustafa da yeni padişah oluyor...

Burada Üçüncü Selim’in çok ilginç bir sözü vardır; “Böyle isyankar tebanın hükümdarı ve

halifesi olmaktansa olmamak daha iyidir” der.

Artık Dördüncü Mustafa padişahtır ama bütün ipler, büyük bir güce ve nüfuza ulaşan Kabakçı’nın elindedir...

İstanbul’daki isyan ve padişahın hal’i cephelerde savaşan ordunun da moralini alt üst eder. Özellikle Ruslarla savaşan ordudaki Üçüncü Selim taraftarları kazan kaldırır ve Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’ya giderek, Üçüncü Selim’in tekrar taht’a oturtulmasını isterler...

Alemdar Mustafa Paşa, 20 bin kişilik ordusu ile İstanbul’a gelir...

Evvela isyanın elebaşısı olup o gece evlenerek gerdeğe giren Kabakçı’yı ve etrafında ne kadar katil sürüsü varsa hepsini öldürtür...

Ardından sarayı basar...

Tarih 28 Temmuz 1808’dir...

Bu sırada padişah Dördüncü Mustafa taraftarları boş durmaz...

Alemdar Mustafa girmesin diye Akağalar Kapısı kapatılır...

Alemdar taraftarları kapıya dayanır ama kapı sağlamdır ve açılamaz bir türlü...

Baltalar getirilip parçalanırken kapı, iç tarafta da 4. Mustafa’nın emrindeki çakal sürüleri Şimşirlik’ten 2. Mahmut ve Üçüncü Selim’i çıkarmak için kapıyı zorlarlar...

2. Mahmut, Cevri Kalfa sayesinde kaçar kurtulur ama Üçüncü Selim kurtulamaz eşi Refet Kadın ve cariye Pakize’nin yalvarmalarına rağmen...

Padişahın hanımı Refet Kadınefendi, ellerinde palalarla içeri girenlerin üzerine atıldıysa da yere serilir. Sonra kendisini padişahın önüne atan hazinedar Pakize Kalfa’nın parmaklarını doğrarlar...

Ölüm anı gelmiştir artık Sultan 3. Selim’in...

Kelime-i Şehadet getirmektedir...

Tam bu sırada Sultan Selim’in kafasına bir bostancının kılıcı indiği gibi, yüzünün yarısı kopmuş bir halde, kanlar içinde yere yuvarlanır...

İlber Ortaylı Hoca’nın yaşanan bu vahşeti anlatımı ilginçtir...

“Acemi katiller padişahı çok kötü yaralamışlardı... Saatlerce can çekişerek öldü” der...

Katiller, Sultan 3. Selim’in cesedini bir hasıra sararak Arz Odası’nın önüne kadar sürükleyip, oracığa bırakır...

Alemdar Mustafa Paşa, Akağalar Kapısı’nı kırıp içeri girdiğinde Sultan Üçüncü Selim’in kanlı cesediyle karşılaşır...

Alemdar, geç kalmıştır Sultan Üçüncü Selim’i kurtarmakta...

Sultan Üçüncü Selim Han, yüzünün yarısı kopmuş bir halde saatlerce can çekişerek ölmüştür...

Bu kan, Topkapı Sarayı’nda akıtılan ilk padişah kanıdır...

Doğduğunda günlerce törenler düzenlenen Üçüncü Selim, padişahken etrafında dalkavukluk yapan, el etek öpen çakal sürüleri tarafından Harem’de hunharca katledilmiştir...

Alemdar Mustafa Paşa, Üçüncü Selim’in kanlı cesedini kucaklayıp “Vay efendim, ben seni tekrar taht’a oturtmak için gelmiş iken, kör olası gözlerim bunları mı görecekti?..” diyerek göz yaşı döker...

Dördüncü Mustafa taht’tan indirilir ve Şimşirlik’e kapatılırken Cevri Kalfa sayesinde katillerin elinden kurtulan İkinci Mahmut, yeni padişah olarak taht’a oturur...

Ertesi günü yani 29 Temmuz 1808’de görkemli bir cenaze töreni düzenlenir ve Sultan Üçüncü Selim, Laleli’de babası Üçüncü Mustafa’nın yanına defnedilir...

Eveeet değerli dostlar;

Sultan Üçüncü Selim Han’ın Topkapı Sarayı’nda, hem de Harem’de katledilişinin hikayesi böyle...

Ders alınır mı?..

Bilmem...

Sağlıklı günler diler, vatandaş Halis Güler...

Selamlar, sevgiler…

#EvdeKalOku #EvdeKalTürkiyem #EvdeKalDüşün #EvdeKalSağlıklıKal #ciddigazete #BudaGelirBudaGeçer