21 Mart Dünya Şiir Günü münasebetiyle, şiirimi paylaşmayı düşünmüştüm. Hazır Nevruz Bayramı da gelmişken; baharlı çiçekli, mavili yeşilli, dizelerimi takdim etmek ne güzel olurdu...

M.S. 2. yy.'dan bu yana çeşitli etkinliklerle kutlanan Nevruz, Farsça'da yeni gün anlamına gelmekte. Her ulusun kendi kültür değerleriyle özleştirip, baharın gelişinin coşkuyla karşılandığı, umutların çiçek açtığı bu günü birlikte kutlamak isterdim.

-

Günlerin ayları, ayların yılları kovaladığı ömrü hayatımız her gün hayretle izlediğimiz olaylarla dolu...

Neye nasip neye kısmet diye bir söz var ya hani!

Uyuduğun gibi uyanamazsın mesela. Yahut akşam Diyarbakır'da uyursun, sabah da Muş'ta uyanırsın gibi bir şey oldu.

Aklımın mantığımın almadığı, neler oluyor ülkemde dedirten yahut olmaz böyle şey diye haykırarak adeta siyasetin enkazında kaldım. Sesimi duyan var mı desem de kimse elimden tutamaz çünkü benim gibiler de enkazın altında.

Göçük gittikçe derinleşiyor...

-

Boğaziçi Üniversitesi'ne tepeden inme rektör atadılar. Hocalar ve öğrenciler protesto ediyor, kimse duymuyor...

Andımız kaldırılıyor. Milletimizin ortak adı, Çanakkale ruhu katlediliyor. Kimse duymuyor...

Gezi Parkı'nı İBB'den alıp Vakfın üzerine tapuluyorlar. Kimse duymuyor...

İstanbul Sözleşmesini imzalayan aynı iktidar, vazgeçen aynı iktidar! Çağdaş hukuktan hızla uzaklaşıyoruz; Ortadoğu zihniyetine koşuyoruz kimse duymuyor...

Kadın ve çocuk haklarını korumaya yönelik, uluslararası İstanbul Sözleşmesinin iptaliyle selam yollanan tarikatlar ve cemaatler alkış tutuyor. Kimse anlamıyor.

"Biz parti kapatılmasına karşıyız" diyerek HDP'ye kapatma davası açılarak gerginliğe ve siyasal tansiyonun yükselmesine neden oluyorlar. Partinin kapatılması siyasetin alanını daraltır ve terör örgütünün zeminini güçlendirir. Bölge seçmenini hayal kırıklığına uğratır. Siyasi parti kapatma kararı vermek yerine, demokrasi ve hukuk sınırları içerisinde çözümler üretmeliyiz.

HDP'de ivedilikle Kandil vesayetinden bağımsız olmalı ve sivil bir siyaset benimsemeli.

Ve bir gece ansızın koltuğundan oluyor; Merkez Bankası Başkanı. Teşekkürler yağdırıyor. Şaka mı kinaye mi davranıyor. Bir görev beklentisi içinde mi kimse çözemiyor...

Üniversiteler toplumun beyni ise Merkez Bankası ülke ekonomisinin kalbidir. 20 ayda 4 başkan ve dalgalanmaktan yorgun düşmüş piyasalar ekonomide istikrarsızlık yaratıyor. Yoksul daha da yoksul, zengin daha da zengin oluyor.

Adını koyamadığım bir siyaset var ülkemde.

Anayasa'nın 103. maddesindeki cumhurbaşkanlığı andında açıkça yazan tarafsızlığı hükmündeki madde, AKP genel başkanlığına seçilmiş Cumhurbaşkanını 80 milyonu temsil durumunu bağdaştırmıyor.

Parlementer sistemde, yürütme organının yasama organının denetiminde olduğu, demokratik sistemde, cumhurbaşkanının veto hakkı bulunmaktaydı. Artık KHK yetkisine sahip.

Hengâme-i Gam özellikle son dönemlerde toplumsal barış ve ulusal dayanışma yara alıyor. Hala bekâ sorununu tartışıyoruz. Sorun nereden kaynaklanıyor kimse düşünmüyor...

Yandaş gazetenin "Meclis isterse hilafeti ihya edebilir!" sözü Cumhuriyet karşıtlığını açıkça ifade eden bir sözdür. Hilafet Ortaçağ'a dönüş demektir. Kimse fark etmiyor.

"Milli kültürümüze, geleneklerimize uymuyor" denildiğinde iki hadis, bir ayet okunduğunda, yerlilik ve millilik sözüyle bizim muhafazakar ve din-dar kesimimiz Batı karşıtlığıyla aslan kesilir. Pardon Müslüman kesilir.

-

Bir ülkede siyaset anlamını ve önemini yitiriyorsa; siyasilerin sözlerinin nesneye dönüşmesindendir...

Söz'ün ağırlığı siyasetin devamıdır...

Siyaset söz'ün geleceğine bağlıdır...

Siyaset hazırlık aşaması değildir. Başarısızlık üzerine, başarı getirilemez...

Siyaset duyu ve duygularla var olmalı...

Siyaset ne duygudur ne duygusuzluk...

Siyaset dengedir!