Öyle büyük bir deprem ki "Asrın depremi" demek hafif kalır. Ama bütün kanallarda "Asrın depremi" diyor Türkçe bilmez cahiller. O bölgede son 500 yılın depremi.

Günlerdir beynimde aynı sonu dönüp duruyor: Bu deprem Müslümanlar için bir düşünce miladı olabilir mi? Dün gece İlahiyatçı Davut Gazi Benli’yi aradım bu konu için. "Asla olmaz" dedi, "1000 yıllık geleneksel İslam inancını 10 şiddetindeki deprem bile değiştiremez. Hatta bir iki ay sonra şeyhler, imamlar piyasaya çıkıp deprem için yeni hurafeler uyduracaklardır."

Bu hurafe korkusu benim de içime doğmuştu. Bugün Feyste gezinirken Seyit Ahmet Sılay’ın paylaşımı gözüme ilişti:

"İngilizler, Çanakkale yenilgisini uydurma bulut hikâyesi ile kamufle etmeye çalışmıştı. Biz durur muyuz?.. Nice menkıbeler ardı ardına gelmeye başladı. Hatta Peygamber efendimizi dahi muharebe sahasında gezdirmeye kalktılar. Aklıselim biri çıkıp da "Allah'tan korkun, şehitlerimize hakaret ediyorsunuz " dediğinde, dinsizlikle suçladılar.

Şimdi bu güruh; deprem sahasında tekrar ortaya çıktı."

Rastlantıya bak ki yine bugün Kenan Eroğlu hepimizin korktuğu bir hurafe paylaşımını yaptı. Daha bunların arkası gelecek. Aşağıdaki fotoğrafı paylaşan Eroğlu demiş ki:

"Bilim bilim diye yırtınan fetişistler,

Haydi bunu izah etsinler."

Ankara’da bir de Yozgat'ın ülkü çınarı Lütfi Öztürk var, "Kenan Eroğlu bizden izahat istiyor, ne dersin?" diye sordum.

"Kenan'ın babası imam olduğu için beyni hurafelere çok yatkındır" dedi.

Kenan kardeşim "Haydi bunu izah etsinler" dediği için 2 aylık bebeğin yüzüne toz konmayışını akıl yoluyla bulabiliriz... İmam Maturidi Kur'an'ın dışındaki "aklî delillere ve Kur'ân'a aykırı olan her inanış reddedilmelidir" demiştir.

Deprem göçüğünde bebeğin yüzüne niye toz bulaşmadı?.. Olasıdır ki depremin yatay dalgası , bebeğin yatağının başucundan vurmuştur. Başucundan vurunca bebeği ayakucuna doğru itip kundak örtüsünün (veya battaniyesinin) altına almıştır. Bu durumda bebeğe toz da bulaşmaz, soğuk da işlemez.

Yeter ki beyninizin sorgulama, yargılama şartelini indirip beyni iptal etmeyin Bu konuda ben bir akıl yürütmesi yaptım, daha otuz kırk olası durum sıralanabilir.

Şimdi gelelim can alıcı soruya. Kenan kardeşim kemerinizi bağlayıp sıkı tutunun!..

Bu yavrucak masumdu, günahsızdı burasına itiraz edemem. Peki depremde 0-15 yaş arası 10.000’e yakın çocuğumuz öldü?.. Onlar günahkar mıydı?.. Melekler onları niye doyurmadı, niye su vermedi?.. Niye öldüler?..

Tövbe, tövbe!.. Allah'ın adaleti bu mu?..

Aman ha dikkat!.. Allah'a iftira atmayın!.. Hurafeleriniz sizde kalsın, dışa vurmayın!..

Hurafeciler rahatsız olsa da, bize "fetişist" deseler de biz "bilim, bilim" diye bağırmaya devam edeceğiz.

DELİ SAÇMASI BİR SÖZCÜK

Birçok Türk’ün kullandığı bir sözcük: Manidar. İnternet kaynaklarından baktım. "Mani" Arapça, "dar" eki Farsça.

"Mani"nin Arapça oluşu kafama yatmadı. "Manidar"ın Türkçe karşılığı "anlamlı." Peki o zaman niye "manadar" değil?

İyi derecede Arapça bilen bir dostumu aradım. Arapçada anlam karşılığı "mana" var, engel karşılığı "mania" var ama "mani" yok dedi.

Sanırım "manidar" eskilerin "galat-ı meşhur" yani yanlış biçimin doğrunun yerini alması durumu var burada. Yani deli saçması kısaca.

Türkçe de manidarın karşılığı anlamlı, düşündürücü, ilginç.

"Bu durum çok manidar"

"Bu durum çok anlamlı"

Hangisi daha yakın geliyor size?..

Bırakın şu Arapça, Farsça karışımı deli saçmalarını!..

Ziya Gökalp'in dediği gibi:

Güzel dil Türkçe bize,

Başka dil gece bize