Annem Seval Türkeş'e nezaket ziyaretine gelen Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin bu hareketine MHP yönetiminin verdiği tepki, yaptığı yorum dudak uçuklatıcı... Anlamak mümkün değil...

Ortada çok güzel bir tablo var. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin yasal ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sizin unuttuğunuz, kapısının önünden bile geçmediğiniz Başbuğ Alparslan Türkeş'in hanesini ziyaret ediyor; siz bundan rahatsız oluyorsunuz; neden?

Yine ağırınıza gitti tabii Başbuğ Alparslan Türkeş'in büyüklüğü...

Babam hep derdi ki; İslamın 6. şartını koymak gerekse "haddini bilmek" olurdu...

Şimdi çok daha iyi anlıyorum bunu neden bu kadar çok vurguladığını...

Siz kimsiniz, nesiniz ki; ailesinden bile çok sahiplendiğiniz Başbuğ Alparslan Türkeş'in kendisine eş olarak seçtiği, 21 yıl başının üstünde taşıdığı, Ona iki evlat veren değerli eşine dil uzatıyorsunuz.

Bu ne müslümanlığa, ne Türk töresine, ne de ülkücülüğe sığmaz...

Ayıp...

Çok ayıp...

Bence dönüp bir kendinize bakın...

Oturduğunuz o koltukta, boğazınızdan geçen her lokmada bu hakaret ettiğiniz insanın da emeği olduğunu unutmayın.

Başbuğ Alparslan Türkeş 80 yaşında bu hayata ayakta veda ettiyse ve size 23 yıldır yiye yiye bitiremediğiniz bu mirası bıraktıysa bunda Allah'ın izni ile Seval Türkeş'in payı küçümsenemez...

Onun babama karşı olan dört dörtlük ilgisi, bakımı ve sevgisinin etkisi göz ardı edilemez ki bunu da babam her ortamda söyler, anneme teşekkürlerini dile getirirdi.

Ve diyin ki; biz ne zaman bu kadar insanlığımızı kaybettik, nefret dolduk... Farklılıklara rağmen bir araya gelmeyi unuttuk, nezaket ziyaretlerini, büyüğü, küçüğü, Türk-İslam geleneklerini, müsluman gibi yaşamayı bıraktık...

Şunun da altını çizmek isterim ki; Seval Türkeş'i ve Türkeş ailesini itibarsızlaştırmaya çalışarak büyümezsiniz sadece rezil olur ve küçülürsünüz...

Temenni ediyorum ki bu ziyaret size insan olmayı, hoş görüyü ve tabi ki Alpaslan Türkeş'in büyüklüğünü ve ölümsüzlüğünü göstersin, hatırlatsın ve titreyip kendinize gelin...

Babam Türkeş'in anılarının yer aldığı "Şahinlerin Dansı" kitabının 452. sayfasında yer alan, 27 Şubat 1984 yılında cezaevinden anneme yazdığı mektubu bir kez daha okumanızı öneriyorum: