Yazı günüm değil... Ancak, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Hatay seyahatinden bazı izlenimlerimi de paylaşmak istedim;

Bereketli topraklar Amik Ovası haftalardır sular altında. Hatay'a her gün bir Bakan geliyor gidiyor. Soruna çözüm bulan ise yok. İktidarın Bakanları, Hataylıları tehdit ediyor, "bize oy vermezseniz hizmet gelmez" diye. Amik Ovası, Hataylıya sopa göstermek için sular altında bırakılıyor herhalde!.. Önceki gün, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hatay'da gerçekleştirdiği bir dizi faaliyet sırasında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da oradaydı. Ersoy'un toplantısına katılan bir iş insanı ile sohbet imkânı buldum. Hatay'ın sorunlarından, ilde yaşayan 500 bin Suriyelinin getirdiği yükten uzun uzun bahsetti. Ne yapalım dercesine ellerini iki yana açtı ve Bakan Ersoy'un toplantıda açık açık kendilerine nasıl tehdit mesajı verdiğini anlattı;

"Bakan bey, 'Hatay'ı büyük bir turizm kenti yapabiliriz. Önünüzde zaman var. Ona göre karar verin' diyor."

 Yani!.. İktidar kaybederse hizmet yok... Gözlemleyebildiğim kadarıyla Hataylı kararını vermiş. Şantajlara boyun eğmeyecek... CHP Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kentinde çok sevilen bir isim. Halen Belediye Başkanlığı görevini yürütüyor. Arı gibi çalışıyor. İYİ Parti'nin desteklediği Savaş'ın yanında bölgede yine çok sevilen İYİ Parti il başkanı Ali Seçer var. Ali abimiz cefakâr ve vefalıdır. Tam bir görev insanıdır. Kılıçdaroğlu'nun ziyareti sırasında hep yanındaydı. Diyebilirim ki; Millet İttifakı, Hatay'da çok başarılı ve örnek bir çalışma yürütüyor.

Aynı gidişte yaptığımız gibi Ankara'ya dönüş yolunda da, konuk olduğumuz özel uçakta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile sohbete devam ettik. Erdoğan'ın kendisine "Bay Kemal" diye hitap etmesinden rahatsız olup olmadığını sorduk. Kılıçdaroğlu, "Benim propagandamı yapıyor. Genel Müdürlükten Bay Kemal'e terfi ettik" diyerek güldü. Bunun karşısında kendisinin Erdoğan'a bir lakap takmayı düşünüp düşünmediğini" sorunca "bay bay Recep diye önerdiler ben kabul etmedim" dedi. Sohbetimiz şöyle devam etti;

"Benim Erdoğan'ın söylediklerinden hiçbir zaman canım sıkılmıyor. Evet hiçbir zaman. Aziz Nesin'in mizah romanlarında olduğu gibi nasıl gülümsüyorsam, öyle gülümsüyorum. Söylediklerimden canının yandığı belli oluyor. Ama ben doğruları söylüyorum, bunları dinlemeye tahammülü yok."

Sürekli olarak mesela PKK ile özdeşleştiriyor, yani buna cevap mı verilemiyor?..

Halkta hiçbir etkisi yok. Onlarla iş birliği yapmak, hiçbir etkisi yok. Ölçtürdük, halk o kadar önyargılı değil.

Bu, sorunları çözme kapasitelerini yitirdiğini gösteriyor. Düşmanlaştırarak oy alabilir miyiz, arayışı içindeler. Vatandaşın belleğinden hâlâ Habur görüntüleri silinmiş değil ki, çadır mahkemeleri silinmiş değil ki. Ayrıca, PKK terör örgütünün saldırısına uğrayan tek genel başkan da benim. Biz öyle iç içe olsaydık PKK terör örgütü neden bize saldırsın ki?

'Zillet ittifakı' sözlerine ne diyorsunuz? Ona da bir karşılık vermiyorsunuz...

Tükenmiş bir adamdan, kendisini bitirmiş, itibarını kaybetmiş, dünyada saygınlığı olmayan, ülkesinin çıkarlarına sahip çıkmayan kendi topraklarını terör örgütüne bırakıp Süleyman Şah türbesini kaçıran adama ne cevap vereceksiniz ki. Kahraman ise kahraman değil, yönetici ise yönetici değil, dürüstse dürüst değil, halka hesap vermekse halka hesap vermiyor, bir kibir abidesi adeta, sarayda oturan kibir abidesi Dolayısıyla bu tür insanlarla muhatap olmak doğru değil. Bu tür insanları ciddiye almak da doğru değil. Özgüveni olsa, gerçekten beni zor durumda bırakacak haklı gerekçeleri olsa beni yarın sabah filan televizyona çağırırlar ama gelemez, oturamaz ve konuşamaz.

Devlet Bahçeli'nin 'Cumhur İttifakı devam edecek' açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?..

Şimdi, bir ülkeyi yönetenler silah fabrikalarını yabancılara satmaya başlamışlarsa artık iki yüzlü iktidarını koruyamaz duruma gelmişlerdir. 20 milyar dolarlık tank palet fabrikasını yasa dışı bir şekilde Katarlılara pazarlıyorsunuz, Katar ordusuna pazarlıyorsunuz. Adında milliyetçilik olan bir parti bu konuda tek kelime bile edemiyor, tek kelime. Nasıl bir milliyetçilik anlayışıdır? AKP tabanından oy avcılığı gerekçesiyle bu ülkenin millî menfaatleri terk edilemez. Tank palet fabrikası ile ilgili sorduğum 9 soruya şu ana kadar cevap vermiş değiller. Bu ülkenin her şeyini sattılar. Ama silah fabrikalarını satmak kimsenin aklına gelmezdi. Demek ki saraydan dünyaya bakış böyle."

Uçak, Ankara'ya yaklaştığında son soruyu yönelttik Kılıçdaroğlu'na... CHP, iç muhalefetinin olası 31 Mart sonuçlarına göre Olağanüstü Kurultay hazırlıklarını hatırlattık. Kılıçdaroğlu, "bir şey olmaz" dedi. "İstemediğiniz oyu  alırsanız..." diye yineledik, "Zaten normal kurultay süreci başlayacak. Tarihini belirledik" diye yanıtladı.