"Bu bizim imtihanımız, Allah bunu böyle layık görmüş." demek, sebep olunan kötü gidişatın üstünü örtmekten başka bir şey değildir ve bunun Müslümanca bir fikir ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, bu sadece bir aldatmacadır.

İmtihan ile tercihi birbirine karıştırdığımız sürece daha çok aldatılacak gibiyiz.

Bir şeyin imtihan olabilmesi için bizim irademiz dışında olması gerekir. Mesela deprem, sel, yangın, anne ve babamızın kim olacağı, nerede doğacağımız, irademiz dışında ani olan kazalar vs...

Sel yatağına ev yaptıktan sonra gelen selden yıkılan ev, imtihan değil bir tercihtir.

İşinin ehli olmayan bir çobana koyun teslim ettikten sonra oluşacak maddi zarar imtihan değil tercihtir çünkü liyakat sahibi olmadığını bile bile sen verdin o görevi çobana.

Mutsuz olduğunuz insan ile yaşamaya devam etmek imtihan değil tercihtir çünkü oradan ayrılmak gibi bir iradeniz var.

Dümeninde acemi bir kaptan olduğunu bilerek bindiğin geminin batması imtihan değil tercihtir.

Sulamadığın çiçeğin solması imtihan değil tercihtir.

Hırsızlığın çokça olduğunu bildiğin bir beldede kapıyı açık bırakıp gitmek imtihan değil bir tercihtir...

İnsanlar ise yaptıkları tercihlerin mükafatını alır veya cezasını çekerler. Özellikle yönetimde olup da hatalarını kadere yükleyeneler, yönettikleri ile birlikte o yükün altında kalacaklardır.

Tüm özgür irade ile yapılan seçimler imtihan değil bir tercihtir.

Devletin herhangi bir kademesindeki idareciler ise yaptıkları hataları bu sizin imtihanınız diyerek suçu kadere atmaya yeltenirler.

Sorumluluktan dini kullanarak kaçmayı başarabilenler, bu milletin dinini öğrenmesini istemeyenlerdir.

Özellikle yaptığı hatanın suçunu kadere atanlar aslında o suçu Allah'a attığının farkında mıdır acaba? Belki o farkındadır ama yapılan hatadan etkilenenlerin farkında olmadığı aşikardır.

"Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur." (Necm-39)

"Allah, bize emanetleri ehline vermemizi, insanlar arasında adaletle hükmetmemizi emrediyor." (Nisa-59)

"Bardağın yarısı doludur" diyenler ile "Bardağın yarısı boşsa şükür et, ya tamamı boş olsaydı" diyenler bu millete, bu vatana haksızlık yapanlardır. Biz bu bardağın yarısı neden boş diye sorgulayan taraf olacağız. "Bu suyun yarısını kim nerede kullandı" diyenler arttıkça "Efendiler bu bizim kaderimiz, bu bizim imtihanımız" diyerek çamura yatacaklar, inanmayınız...

Hak aramak bir onur işidir. Susmak ise sadece aşkta onurlu bir davranıştır. Şairler bilir...

Ve şu da var ki; "Aslında baştakiler çok güzel şeyler yapacaktı ama böyle olmadı; yaptırmadılar, pandemi, dış güçler vs. vs." diyen insanlar var. Sabahattin Ali'nin bu konuda çok güzel bir benzetmesi vardır: "Türkiye'nin bir türlü yerine getirmesi gereken işleri yapamayışını ülkeye dışarıdan yapılan baskılarla açıklayanlar var. Türkiye'nin elini kolunu bağlamışlar bir türlü yapması gereken şeyleri yerine getiremiyor çünkü yaptırmıyorlar ona." diyenler var. "Bu, karısının aşüfteliğini etrafta çok fazla zampara olmasıyla açıklayan adama benzer. Kadın ne yapsın? Bütün zamparalar ortalıkta."