Efendiiiim,

İngiliz kralı, günün birinde kendisini sürekli tasdikleyen, ne söylese "Doğru dersiniz yüce kralım" diyen soytarısını test etmek istemiş...

Eline patlıcanı almış ve "Şu patlıcandan nefret ediyorum. Çok berbat bir yiyecek" demiş...

Kralın soytarısı hemen atılmış;

“Evet yüceler yücesi kralım, bu dünyada patlıcandan daha kötü bir yiyecek yok. Rengi ve tadı iğrenç” diyerek kralın sözlerini desteklemiş…

Kral, ertesi gün bu kez tersini söylemiş;

"Dünyanın en güzel şeyi patlıcan. Bundan daha güzel bir sebze düşünemiyorum" demiş…

Soytarı yine atılmış;

"Evet hünkarım, patlıcan kadar güzel bir sebze yoktur" diyerek kralını tasdiklemiş…

Kral, daha fazla dayanamamış ve hiddetle bağırmış;

"Bre şerefsiz soytarı... Dün patlıcana kötü dedim, atıldın kötü dedin. Bugün güzel dedim, yine atıldın çok güzel dedin. Hangisi doğru?"

Soytarı boynunu bükmüş;

"Yüceler yücesi kralım" demiş, "Ben patlıcanın değil sizin soytarınızım. Siz hangisi doğru diyorsanız odur..."

İşte kıssamız bu!..

★★★

TÜRKÇESİZ TÜRKÇÜLER!..

Soruyorum size; şu aşağıdaki sözlerden ne anladınız:

"Rusya- Ukrayna savaşının yaygın komplikasyonları, ekonomik ve diplomatik bunalımların konservatif ve kolonyal etkileri, asimetrik çatışmaların yanında etnik ve mezhebi kutuplaşmaların kompleks ve koçbaşı halinde kullanım şekli barış, huzur ve istikrar arayışlarını sekteye uğratmaktadır. Retorikte yeni bir dünyanın yol haritası çizilirken bundan mülhem skandallar ve trajedilerin ivme kazanması, insani ve sosyal maliyetlerin kabarması doğal olarak hayal kırıklarıyla birlikte daha iyi, daha güvenli, daha dengeli bir dünya özlemini sabote etmektedir..."

★★★

SİZİ GİDİ BELEŞÇİLER SİZİ!

Değerli dostlar;

Ağlanacak haldeyiz ammmaaa!..

Gelin biraz gülelim...

Gülerken düşünelim...

Düşünürken ders çıkaralım...

Ha ne dersiniz!..

İncili Çavuş'u sanırım bilirsiniz...

Padişah Dördüncü Murat'ın has adamı...

Nükteleri ve hazırcevaplığı ile meşhur İncili Çavuş...

Denir ki yiğidin harman olduğu yerden...

Sivaslı...

Yani kafayı sıyırmış vatandaş Halis Güler'in hemşerisi...

Diyarbakırlı veya Kayserili olduğu da rivayet edilir ama biz onu müthiş hicivleri ve padişaha bile parmak atacak kadar yakınlığı ve hazırcevaplılığı ile tanırız...

Efendiiiim;

Bir gün padişah Dördüncü Murat, sarayın penceresinden Sarayburnu açıklarında bir kayıkçının akıntıya karşı çok zor durumda kaldığını seyrederken İncili Çavuş odaya girer. Padişah, İncili’yi pencerenin önüne çağırır ve kayıkçıyı göstererek:

– Bak İncili! Biçare ne kadar zahmet çekiyor. Bu bir lokma ekmek için değil mi?

deyince İncili Çavuş:

– Efendimiz, herkes geçinmek için zahmet çeker! Dünyada bedava geçinen üç kişi vardır..

der...

Padişah şaşırarak sorar:

– Onlar kimdir İncili?..

– Biri Silahtar Ağa'nın imamı, diğeri Kızlar (harem) Ağası'nın berberi, üçüncüsü de

kulunuz!

– Ne demek istiyorsun, anlamadım!

– Efendim Silahtar Ağa namaz kılmaz, imama maaş verir. Kızlar (harem) Ağası'nın sakalı ve bıyığı olmadığı gibi başı da keldir, berbere boş yere maaş verir. Kulunuz da padişah efendimizi güldürür ve sinirinizi gideririm. Padişahın hizmetinde olanlardan birer maaş alırım...

Eveeeet;

Kıssa buuuu...

Sanki günümüze çok benziyor değil mi değerli dostlar...

Şimdi düşünüp de ders çıkarır mısınız?..

Bilmem...