Medeniyetler şehri olan İstanbul'un fotoğraflarına baktım bugün! Galata Kulesini ve etrafındaki cami, kilise, sinagog, evler, deniz, gökyüzü ve kuşları uzun uzun seyrettim. O vakitlerde yaşanan ve bugünkü yaşantının muhasebesini yaptım.

Kültürel miras, evrensel değerlerimizi oluşturuyor. Bizi biz yapıyor.

Yaşama kültürlerini, inançsal kültürleri, sosyal kültürleri düşündüm.

Bir metni ya da şiiri yazarken; konu kendiliğinden değil de düşünmeye bağlı olarak ortaya çıkıyor. Düşünmek gözleme dayalı bir faktör ben de...

Kültür, insanlar tarafından oluşturulan her türlü yaşayış, düşünüş ve sanatsal olguların tamamıdır. İnsanların yarattığı emek ürünü ve değeridir. Kültürel değerler, sonraki kuşaklara iletilir. İnsanın doğal ve toplumsal çevresine egemen olur.

Toplumsal kültür, davranışsal normları kapsar. Tarihsel birikim sonucu oluşur, toplumun bünyesinde toplanır ve kültürel mirası haline gelir. Kültür, insanın kazandığı bilgi, inanç,gelenek, sanat,hukuk, ahlaki değerler ve yeteneklerin bütünüdür.

Ülkemizde kültürü ilk tanımlayan kişi Ziya Gökalp olmuştur. "Bir topluma özgü, sanat, din, gelenekler ve adetler olarak tanımlamaktadır. Ayrıca kültürün milli olduğunu da öne sürmüştür.

Sanat kültürün bir parçasıdır. Resim, müzik, heykel, yemek, edebiyat, çok geniş kapsamı olan; ortak taşıyıcısı da dildir. "Cumhuriyet kültürdür" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözü kültür kavramına geniş bir perspektiften bakmamızı sağlamaktadır.

Kültürel olan her şey, siyasal, ekonomik ve siyasal süreçler kadar önemlidir. Çünkü birbirinden ayrılmaz parçalardır. Zihinsel bir süreç olan kültür; yaşanmış ve yaşanandır. İnsanların yaşam deneyleriyle biçimlenen doğuşundan itibaren insan davranışlarını yönlendirirken, bazılarıyla benzer, bazılarıyla farklı kılar.

Laik-dindar ayırımından hareketle ortaya çıkan toplumsal yapı Türkiye tarihinde belirgin bir yer işgal etmiş ve Türkiye ikili bir toplumsal yapı özelliği göstermiştir. Bu özellik siyasete, bürokrasiye hakim olan yöneticilerin; siyaset, sanat ve yaşam tarzlarını baskı kullanmak suretiyle sinema, edebiyat ve kültür alanına yansımıştır.

Sol, sağ kavramı ve tavrı; kültür ve sanatta kamplara bölünmesi yozlaşmalara neden olacaktır...

Kültürel yozlaşma; kültürel bölünmüşlüğe ve toplumsal birliği yıkıma götürecek biçimde derinleşir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kültürel iktidarımızı kuramadık" söylemi kültürel yozlaşma endişesini dile getirmesi durumun vehametini ortaya koymaktadır. Çünkü kültür, bizi birbirimize kenetleyen zincirin halkaları gibidir.

KÜLTÜREL İKTİDARSIZLIK, YAŞANTIMIZI VE GELECEĞİMİZİ TEHLİKEYE SOKAR.

"Kültür, zengin ve sınai bir toplulukta, insanların bayağı ve alelade düşüncelerine set çekecek bir vasıtadır. O halde, ümit edilir ki kültür; yaşadığımız zamanın değilse bile geleceğin adileşmesini önleyecektir" (Matthew Arnold)

Kültür milletin hayatı için değerdir! Milletin olgunlaşması, varlığını idame ettirmesi bununla mümkündür. Toplumun yaşantısı, en önemli göstergesidir.

Türk toplumu olarak, kültürel hegemonyayı rafine etmeli, toplumun değerlerini ve huzurunu yeniden inşa etmeliyiz...