Seçimlere az bir süre kala hakkında iddianame düzenlenen CHP Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Mansur Yavaş’ın basın toplantısını izledim.

Yavaş’ın yanında CHP’den Haluk Koç ile İYİ Parti’den Aytun Çıray vardı. Mansur Yavaş hakkındaki iddiaları reddetti. Sahte senet işinin mağduru olduğunu savundu. Necmettin Kesgin hakkında “Bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik, şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur” dedi. Açıklamasını yaptıktan sonra ayrıldı, soruları yanıtlamadı. Yanıtlasa daha yararlı olurdu.

Mansur Yavaş’ın açıklamalarıyla yetinmedim, Necmettin Kesgin’in de katıldığı A Haber’deki tartışma programını dikkatli bir şekilde izledim. Necmettin Kesgin ile Mansur Yavaş arasında sonuçlanan dava dosyalarını inceledim. Tartışmanın hukuki boyutuna değinmeyeceğim. Çünkü yürüyen bir hukuki süreç var. Ben işin siyasi boyutuyla ilgiliyim. Bu seçimlerde iki yer çok önemli. Biri İstanbul, diğeri Ankara. Necmettin Kesgin tarafından 2017 yılında yapılan suç duyurusu, seçimlere 18 gün kala Yavaş hakkında iddianameye dönüşürse kamuoyu bunu nasıl değerlendirir, ona bakmak lazım. Seçmenler bunu hukuki bir sorun olarak mı görecek, yoksa siyasi bir mühendislik olarak mı değerlendirecek? Mansur Yavaş’a duyulan güven sarsılacak mı?

Mansur Yavaş siyasi bir kişilik olduğu için olayları onun üzerinden değerlendiriyoruz. Ancak bir de ‘resmi belgede sahtecilik, şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal’den 6 yıl 6 ay 6 gün hapis cezasına çarptırılan Necmettin Kesgin diye birisi var. Mansur Yavaş’ın “Bana sahte imzayla 600 bin dolarlık senet verdi” diye dava ettiği kişi.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ’NDE NE OLDU?

Kesgin’in Gazi Üniversitesi’yle bir ilişkisi olmuş. Gazi Üniversitesi’nin ilk mezunlarından biri olduğum için ilgimi çekti. Necmettin Kesgin, 2011 yılında çıkarılan 6111 sayılı af kanunundan yararlanarak Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırmış. 110600807 numaralı öğrenci olarak ilk derslerini 2011-2012 bahar döneminde almış. 2013-2014 döneminde ise son derslerini alıp, tek ders sınavına girerek mezun olmuş. Hatta Ankara adliyesinde avukatlık stajına başlamış. Ancak gelen bir ihbar üzerine Gazi Üniversitesi Rektörlüğü soruşturma açmış. Gazi Üniversitesi ile ÖSYM arasında yapılan yazışmalarda Necmettin Kesgin’in sunduğu 1998 tarihli ÖSYM sonuç belgesinin sahte olduğu belirlenmiş. ÖSYM sonuç belgesi üzerinde 100 puanlık artış yapılmış.

Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi, Gazi Üniversitesi’nin açtığı dava üzerine 2016/270 esas ve 2016/511 sayılı kararı ile Kesgin’i resmi evrakta sahtecilik suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmış. Denetimle serbestlik kapsamında ceza 5 yıl ertelenmiş. Eğer 6 yıl 6 ay 6 günlük hapis cezası onanırsa Kesgin ilave olarak bu cezayı da yatacak.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından öldürülen Ceren Damar Şenel’i hatırladınız değil mi? Ceren Hoca’yı katleden kişi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Hasan İsmail Hikmetbir dönem sonra mezun olacak ve bir hukuk adamı olarak adalet dağıtacaktı. Eğer sahte belge düzenlediği tespit edilmese Necmettin Kesgin de aramızda şimdi bir hukuk adamı olarak yer alacaktı. Siyasetin tozu dumanı arasında görmediğimiz bu.

SOSYAL MEDYA ETKİSİ

Bu seçim kampanyası hepsinden farklı olarak başlamıştı. Projelerin konuşulduğu, adayların polemikten kaçındığı bir kampanyaydı. Öyle ki çevre ve ses kirliliğine neden olmamak için bayrak ve posterlerin asılışına bile sınırlama getirilmiş, sosyal medya kampanyaya damgasını vurmuştu. Nereden nereye geldik. Sosyal medyanın etkili olduğu ancak aynı zamanda sosyal medyanın kirlettiği bir seçim sürecini yaşıyoruz. Sosyal medya bir çöpe döndü adeta. Başı sonu kesilen videolarla algı operasyonları yapılıyor. Oysa halkımız 31 Mart’tan sonra kendisine daha iyi hizmet vereceğine inandığı kişileri seçmek istiyor. Ama sosyal medya seçim sürecini saptırıyor, kampanyayı kirletiyor.