İnsan davranışlarına/ilişkilerine yön verme gayesi olan her öğretinin/ideolojinin bir ahlak anlayışı vardır. Özetin özeti şeklinde ifade edecek olursak ahlak, her öğretinin mensuplarına öğütlediği "iyi/doğru/erdemli" davranışlar bütünüdür. Komünist ahlak, kapitalist ahlak, idealist ahlak vd. bu mevzuya örnek olarak gösterilebilir.

Cambridge Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan David Runciman, "Politika" isimli eserinde, net, doğru ve yol gösterici bir cümle kuruyor: "Politikanın sınırlarını ahlak belirler."

Bu kısa girişten sonra, ülkemizin politik gündemini uzunca bir süre işgal eden ve şimdilerde yeniden politik tartışma konusu olmaya başlayan merkez sağ meselesine gelelim: Merkez Sağ nedir?

Her politik kavram gibi merkez sağı da tanımak için sınırlarını çizmek gerekir. Merkez sağın ideolojisi nedir? Bu ideolojinin muhataplarına önerdiği ahlak anlayışı nasıldır? Örneklerle açıklamaya çalışalım.

12 Eylül darbesinin ardından Özal'ın liderliğinde kurulan "merkez sağ parti" ANAP, "4 eğilimi birleştirdiğini" iddia ediyordu. Bu iddiasını, iki elini başının üzerinde birleştirmek suretiyle simgelemişti. İddiaya konu 4 eğilim; liberal sağ, milliyetçi sağ, İslamcı sağ ve demokratik sol'du. Bu dört benzemez eğilimi bir araya getiren temel motivasyonun askeri rejime karşıtlık olduğunu varsayalım, peki bunları bir arada tutan neydi?

ANAP pratiği açıkça gösterdi ki; 4 eğilimi bir arada tutan çıkar birlikteliği idi. İktidar nimetlerini paylaştıkları ölçüde bir arada kaldılar. Paylaşım sorunları baş gösterince dağıldılar.

Demirel'in "Doğru Yol"u da faydacı bir siyaset anlayışıyla iktidarı hedefledi. Tipik bir merkez sağcı olan Demirel'in, "dün dündür, bugün bugündür" anlayışı, iktidara gelmek/iktidarda kalmak için her türlü politik manevrayı meşru görme eğilimini ortaya koyuyordu.

28 Şubat sürecinde, Cumhurbaşkanı sıfatıyla takındığı antidemokratik tutum, merkez sağın temel argümanlarından biri olan demokratlığın pragmatizm karşısında yok hükmünde olduğunu gösterdi. Bu süreç, merkez sağın liderliğinin dönemin mağduru İslamcı sağa geçmesine yol açtı.

İslamcı sağ, içeriye yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele vaadi, dışarıya ise uluslar arası güç ve sermaye odaklarıyla uyum mesajı vererek iktidara geldi. 20 yıla yakındır iktidar nimetlerinin paylaşımına dayalı pragmatist politik anlayışı ile ülkeyi yönetiyor.

Merkez sağ, iktidar nimetlerini paylaşmaya odaklanmış, pragmatist bir anlayıştır. Merkez sağın, felsefi, hukuki, ahlaki, ilmi, estetik olarak ortaya koyduğu -eskilerin tabiriyle- etrafını cami ağyarını mani düşünceler bütününden söz edilemez. Siyasi pratiği çökmüştür.

Merkez sağ, tüketilmiş bir kavramdır. Zira, kendini yenilemesini sağlayacak ideolojik bir temele dayanmamaktadır. Popülist vaadler ardında gizlenen bir politik çıkar birlikteliğidir.

Türkiye'nin ihtiyacı, çıkar birlikteliğine değil fikir birlikteliğine dayanan politik kurumlardır. Merhum Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, "Müessese Teorisinde Fikir Unsuru ve Bazı Hususiyetleri" makalesinde, kurumların oluşmasında fikrin önemini şöyle dile getirmiştir:

"Ferdin müessesede (kurumda) bulacağı unsurlar, gerçekleşmesini istediği, bu gerçekleşme ile alakalı fikirlerdir. Fert kendisinde taşıdığı, ailesinde veya kulübünde gerçekleşmesine çalıştığı fikirlerin amme (kamu) hizmetlerine de hakim olmasını isteyebilir. Bu fikirler birer nirengi noktalarıdır, insanları cezbeder ve bizler de onların etrafında kümeleniriz."

Çıkarların değil, fikirlerin etrafında birleşmek aynı zamanda çıkarları değil fikirleri merkez haline getirmek demektir. Türkiye, köhnemiş çıkar birlikteliklerinden kurtularak güçlü fikir birlikteliklerine doğru tarihi yürüyüşüne devam etmelidir.