CiddiGazete- Bugünlerde zirve yapan Marmara Denizi'ndeki çevre katliamına MHP'li Oktay Vural'ın 2008 yılında TBMM'ye verdiği soru önergesiyle dikkat çektiği ortaya çıktı.

AKP HÜKÜMETİ TEDBİR ALMADI

13 yıl önce Oktay Vural, Meclis Başkanlığına verdiği araştırma önergesinde müsilaj tehlikesine karşı tedbir ve önlem çağrısı yaptı. Bunun üzerine çevre kirliliği konusunda Aralık 2008'de TBMM'de Araştırma Komisyonu kuruldu ancak AKP hükümeti tedbir almadı.

Sosyal medya hesabından 13 yıl önceki soru önergesini hatırlatan Oktay Vural, "Her türlü bedel halkın üstünde. Kirliliğin bedelini millete ödetenler, karına kar katmaya devam ediyor" dedi.

İşte Oktay Vural'ın bugünkü durumu özetleyen sosyal medya paylaşımı:

Marmara Denizini kaplayan Müsilaj (Deniz Salyası) konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 22 maddelik Marmara Denizi Koruma Eylem Planı hazırladığını belirtmiş. Aslında bugün karşılaştığımız bu gerçekten üzüntü verici durum birdenbire ortaya çıkmadı.

2008 yılında verdiğimiz bir araştırma önergesinde "Marmara Denizinden görülen jeli andıran beyaz tabaka giderek daha geniş bir alana yayılmaktadır." diye uyarmışız. Çevre kirliliği konusunda Aralık 2008'de TBMM'de Araştırma Komisyonu kurulmuş.

2007 yılında Çevre ve Orman Bakanlığının hazırladığı Türkiye Çevre Durum Raporu'nda "Marmara denizinde su kalitesi giderek bozulmaktadır. Marmara Denizi’nde ... biyokimyasal oksijen ihtiyacının (BOİ5) ve patojen mikroorganizmaların arttığı görülmektedir" diyor.

2005 yılında Deniz ve Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun çıkmış. Amaç gemi ve kıyı tesislerinden kaynaklanan kirlenme tehlikesini ortadan kaldırmak, zararların tespit ve tazmini.

Deniz kirliliğini doğuran sebepleri biliyoruz, eylem planları hazırlanıyor, kanun çıkıyor ancak maalesef uygulama ve uygulamayı sürdürme konusunda ciddi sorunlar var. Daha önce deprem konusunda ifade ettiğim gibi kararlı uygulama ve takip yok. Önemli olan Eylem Planını uygulamak.

Bir kirliliği çıktıktan sonra önlemenin de büyük maliyeti olduğu gibi kısa sürede sonuç almak mümkün değil. Şu halde kirliliğin oluşmasını engelleyecek kararlı politika ve uygulamalara ihtiyaç var. Sormamız gereken soru şu: Müsilaj (deniz salyası) çıkmadan önce neden tedbir almadığımızdır.

Kirletiyoruz sonra bu kirlilikle mücadele etmeye çalışıyoruz.

Deniz salyası denizimizi öldürüyor, acil eylem planı hazırlıyoruz.

Deprem oluyor sonra yıkılan binaları yeniden yapmaya çalışıyoruz.

Kirlenmeden korumayı, depremin zararını önlemek için gerekli tedbirleri almıyoruz. Sonuçta hem kirliliğin, depremin zararlarının bedelini ödüyoruz ama aynı zamandan bunlardan kurtulmak için de bedel ödüyoruz. Yani her türlü bedel halkın üstünde. Ama kirliliğin bedelini millete ödeyenlerse karına kar katmaya devam ediyor.

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında çevresel değerlerimizi koruyacak, bunların bozulmasını önleyecek ve sürdürülebilir bir çevreyi nesillere emanet edecek yeni bir politik ekonomi yaklaşımına ihtiyaç vardır.