İktidarı değiştirmenin tek bir yolu vardır. Bu yol da elbet ki demokratik metodlardır. Mevcut tabloda bu kolay bir iş değildir.

Çünkü… 16 senelik devletin tüm kadrolarını elinde tutan ve sayısız seçimden en yakın rakibinin iki katı oy alan bir partinin iktidarını değiştirmekse konu; bunun sadece tek bir yolu vardır. O da milletin güvenini kazanmak ve her şeyden daha da önemlisi, ülkeyi daha iyi yöneteceğine halkı ikna etmek.

Fakat, “iktidarı istemeyen” muhalefet partileri ile bu o kadar zor ki… İnsanın aklına gelen, “Acaba herkese bir rol biçilmiş de herkes bu sahnede rolünü mü oynuyor?.. Sen iktidarsın, sen iktidarın yardımcısısın, sen muhalefetsin” rolü mü biçildi bizim siyasilere?..

Dördüncü parti de tamamen dışlanmış durumda. Elini değeni yakacak bu çok belli… Ancak yüzde iki farkla belirlenen bir referandum yaşandığına göre onlu veya onsuz o da bu çadırın içinde.

Haziran seçimleri çok kritikti… Uzun süre sonra Türk milleti yeni, farklı bir mesaj verdi tüm partilere…

Bu mesajı sadece iktidar okuyabildi. Muhalefet ise iktidara gelmemek için elinden gelen tüm çabayı gösterdi. Ve üç ay sonra meydanlarda alternatifsiz olduklarını haklı olarak haykırdılar.

Çünkü ne AKP’li, ne de AKP’siz bir hükümet kuramadılar. Bırakın kurmayı, yanına bile yaklaşamadılar.

“Cahil” diye suçlanan Türk milleti gereken cevabı kasım seçimlerinde verdi.

“Alternatif olamadınız… AKP ile yola devam” dedi.

Arkasından Türkiye çok kötü bir tabloyla karşılaştı. Bir ülkeyi en geriye götürecek olan darbe girişimi yapıldı. Ancak unutulan bir nokta vardı: Türk milleti ne cahildi, ne de korkak… Dış güçlerin ve okyanus ötesinin bu kalleş oyununa gelmedi.

Cumhurbaşkanı’nın dik duruşu doğru ancak yeterli olamadı. Çok şükür ki milli duruş sahibi Türk milliyetçileri bu oyunu bozdu. Bir daha gösterdi ki “mevzubahis vatan olduğunda Türk milliyetçileri için gerisi tefarruat.”

Ancak sadece Türk milliyetçilerinin rolü bu muydu?

Türkiye şu anda milliyetçilik rüzgarı ile eserken, Türkiye’nin iktidar alternatifi neden Türk milliyetçileri olamıyor?

MHP, “cumhur ittifakı”nı, İYİ Parti de “merkez ittifakını” seçmiş gözüküyor.

Oysaki yazımın başında da belirtiğim gibi milletin güvenini kazanmak iktidar için en önemli iki değerden biriydi. Türk milliyetçileri Türkiye’nin güvenini kazanmış iken tek yapması gereken kalıyordu. Ülkeyi daha iyi yöneteceğine inandırmak ve daha da önemlisi iktidar olmayı istemek…

Gün ola harman ola diyelim. Çıkmadık candan ümit kesilmezmiş.