Yatsı namazı öncesi türbedar Kur’an-ı Kerim okurken mezardan hırıltılı sesler duydu...

“Çıkarın beni buradaaaan!.."

Sesi tanımıştı...

O’nun sesiydi...

Eminönü'nden deli gibi koşuyordu Gülhane'ye doğru...

Nefes nefese vardı Saray’a...

Korkudan tir tir titriyordu...

“Haber verin padişahıma, ölmemiş, yaşıyor, sesini duyuyorum...”

dediyse de;

Saraydan içeri alınan türbedar bir daha çıkamadı...

Öldürülmüştü...

Değerli dostlar;

Hani, Atatürk’e söven zibidiler var ya;

Hani, Osmanlıcılık oynayanlar...

Hani, Abdülhamit Han’dan başkasını tanımayan...

Hani, Fatih Sultan Mehmet’i bile anlayamayan...

Hani, Kanuni Sultan Süleyman’ı dizilerden tanıyan...

Hani; Mete Han’ı, Teoman Han, İstemi Yabgu Han’ı, Bumin Kağan’ı, İlteriş Kağan’ı, Vezir Tonyukuk’u, Bilge Kağan’ı, Atilla’yı, Alparslan’ı, Timur Han’ı ve ve daha nice Türk hakanlarından bihaber olan;

Osmanlı torunları...

Şimdi, Atatürk düşmanlığınız depreştiği zaman çok bilmeseniz de sığındığınız Osmanlı’dan size bir tarihi olay daha anlatacağım...

Şimdi sıkı durun!..

Her gün ölüm korkusu yaşayan ve tam 30 yıl şimşirlikte kalan İkinci Mustafa’nın Rum asıllı karısı Saliha Sultan’dan 1696’da dünyaya geldi...

Kim bu?..

Birinci Mahmut...

Zevk ve sefa düşkünü, devlet yönetiminden bihaber İkinci Mustafa’nın oğlu...

Tam 27 yıl şimşirlikte kalan ve kafayı iyice sıyıran...

Her ne kadar tarihçilerimiz çok iyi eğitim aldı deseler de yıllarca Şimşirlikte kalan birisi sağlam akıllı olabilir mi?..

Bir tellağın (Patrona Halil) başlattığı, devşirme paşalar, sahtekar şeyhülislamlar, kapı ağaları ve yeniçerilerin de katıldığı isyanla amcası Üçüncü Ahmet’in tahttan indirilip padişah yapılan Birinci Mahmut...

Her ne kadar bazı tarihçiler, hiç çocuğu olmamıştı dese de çocuklarının hepsi öldürülen Birinci Mahmut...

24 yıldır taht’ta oturan ve başta kendisini padişah yapan asi tellak Patrona Halil ve adamları olmak üzere yüzlerce kişinin kafasını kestiren Birinci Mahmut...

İsyan sırasında Patrona Halil’in önüne attığı ve damadı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın parçalanarak öldürülmesine göz yuman amcası Üçüncü Ahmet’in kızı, Damat İbrahim Paşa’nın karısı, kendisinin de kuzeni Fatma Sultan’ı Sarayburnu’ndan denize atan Birinci Mahmut...

Meşhuuuur Taksim adının mimarı Birinci Mahmut...

Veeee padişahlığının son iki yılını varis, damar sertliği ve basur nedeniyle yatağında geçiren Birinci Mahmut...

Evet dostlar;

Tarihler 1754’ü gösteriyordu...

Uzun süredir yatağa bağlı kalan padişah hakkında halk arasında ileri geri konuşmalar başlamıştı...

Halkın huzursuzluğu tahtından edecek düzeye gelmişti...

Vezirlerini, saray erkanını topladı ve Cuma Namazı’nı Ayasofya’da kılacağını söyledi...

Tabipler, vezirler karşı çıksa da atına bindi ve Ayasofya’ya geldi...

Cuma Namazı’nı kıldı...

Halk “Padişahım çok yaşa” diyerek uğurladı...

Yine atının üstünde saraya gidiyordu, kanaması hayli artmıştı...

Tam Topkapı Sarayı’nın birinci kapısından içeri girdiği anda atından düştü...

Padişah nefes almıyordu...

“Öldü” dediler...

“Padişahımız öldüüü...”

Doğruca cenaze işlemleri için saray hamamına taşıdılar...

Vezirler hemen koştular Şimşirliğe, tam 51 yıldır kafeste yaşayan ve kafayı iyice yiyen Üçüncü Osman’ı çıkarıp taht’a oturtmak için...

Şimşirlik’te yarım asır geçiren Üçüncü Osman, üzerine kilitli demir kapının gürültüyle açılmasından sonra 3-5 metrekarelik odanın bir köşesine korkudan sinmiş bir vaziyette, “Beni öldürmeye mi geldiniz?..” diye bağırıyordu...

“Hayır” dediler...

“Abiniz Mahmut Han vefat etti... Padişahım çok yaşa” diye el etek öperek çıkardılar kafesten ve hemen taht’a oturtup biat ettiler...

Üçüncü Osman’ın ilk emri, “Cenazeyi ikindi namazında kaldırın” oldu...

Saatler içinde Birinci Mahmut’un cenazesi hamamdan alındı ve doğruca Eminönü’nde Valide Turhan Sultan Türbesi’nde babası İkinci Mustafa’nın yanına defnedildi...

Cenaze, toprağa verildikten sonra padişah Üçüncü Osman ve devlet erkanı hemen Saray’a döndüler...

Herkes çekilmiş, türbedardan başka kimsecikler kalmamıştı...

Yatsı namazı öncesi türbedar Kur’an-ı Kerim okurken mezardan sesler duydu...

“Çıkarın beni buradan” der gibi sesler geliyordu...

Çıldıracak gibi oldu...

Bir daha dinledi...

“Çıkarın beni buradaaan...”

Sesi tanımıştı...

Sultan Birinci Mahmut toprak altından feryat ediyordu...

Korkudan tir tir titriyordu...

Koştu Saray’a...

“Haber verin padişahıma, Sultan Mahmut ölmemiş, yaşıyor, sesini duyuyorum...” diye yalvardı...

Uyandırılan Üçüncü Osman’a durumu anlattılar...

“Türbedarı yok edin” emrini verdi...

Saraydan içeri alınan türbedar “yok edildi...”

Evet değerli dostlar;

Sultan Birinci Mahmut, kalp krizi geçirmiş ancak ölmemişti...

Diri diri toprağa gömülmüş, mezarda kendine gelmiş, bağırıp çağırmasına rağmen kader ağlarını örmüş ve üzerine kara toprak atılmıştı...

İşte böyle diri diri gömdüler kocaaaaa halifeyi anladınız mı Osmanlı torunları...

Dizilerden öğrendikleri kadarıyla Fatih, Kanuni ve Abdülhamit'ten başkasını tanımayan Osmanlı torunları...

Ders alınır mı?..

Sanmam...

Sağlıklı günler diler, vatandaş Halis Güler...

Selamlar, sevgiler...